Aradığım başka bir kitap
için dolaşırken arada “Hmmm Henry Miller hiç okumadım bunu bir
okuyayım” diyerek edindiğim Uykusuzluk, oldukça kısa, içindeki
bir kaç cümlenin keskinliği ve yarattığı derin etkisi dışında
öyle eşsiz bir tat bırakmadı. "Yaşantımı
hem daha kolay hem de daha gerçek olduğu için yazdım. Yaşamım
benim açımdan önemli olduğu için, hayal ürünü olaylar ve
kişiler aramaya gerek duymadım."
diyen bir yazar oluşunu ise oldukça samimi ve gerçekçi buldum. Ki
bunu içindeki resimleri çıkarsak 30 sayfalık kısa anlatısında
oldukça net görmek mümkün.
76
yaşında olan Miller bir kabare sanatçısı olan Hoki Tokuda'ya
aşık olur. Henüz aşkının karşılık bulmadığı zamanlarda
yaşadığı duygusal süreçlerini okuduğumuz kitap boyunca Miller,
Tokuda'ya olan tutkusunun onda yarattığı uykusuzluk halini oldukça
samimi bir şekilde anlatır. Her gece onun çalıştığı bara
gidişi, başka erkeklerle olan samimiyetlerine katlanması, onunla
ilgili karakter analizleri, durumu anlamlandırmaya çalışması,
ümitsizce aşkına karşılık beklemesi ile geçen zamanlar. Bu
süreçte içine düştüğü uykusuzluk hali ve bu durumun onda
yarattığı etkiler. Güven vermeyen ikiyizlü bir kadının aşkla
nasıl aklanabilir ve güvenilir olabildiğinin anlatısı. Tüm
bunları hem olduğu ve hissettiği gibi hemde yer yer oldukça
felsefi ifadelerle kaleme almıştır.
Kitabın
sonunda bir kaç sayfa onun hayatı anlatılmaktadır. Oldukça
sorunlu bir annenin varlığı aslında kadınlarla uzun süreli
ilişkiler kuramayışını, kullandığı garip ifadeleri ve farklı
bakış açılarını açıklar nitelikte. Eserleri içeriklerindeki
müstehcenlik nedeni ile Fransa dışındaki ülkelerde uzun süreler
yasaklanmıştır. Ancak Uykusuzluk bu anlamda biraz daha farklı bir
noktada diyebilirim. Öyle müstehcen satırlar pekte içermeyen,
daha çok yaşadığı aşkın, acının, kızgınlığın, yarattığı
uykusuzluk durumunun kelimelere dökülmüş hali. Yazar bu süreçte
sulu boya çalışmalarla birde uykusuzluk serisi oluşturmuştur.
Yani aslında söylediği gibi kendi hayatı ona hem yazı hem resim
anlamında ihtiyacı olan malzemeleri sunmuştur. Hayatı boyunca ne
bir tek kadına ne de bir yere bağlı kalabilmiştir. Kariyer,
düzenli hayat gibi endişelerden uzak, olmak istediği yerde, olmak
istediği kişilerle yaşamıştır hayatını. Edebi anlamda aykırı
yazıları onu döneminde yasaklı bir yazar yapsa da sonrasında
durum değişmiştir.
Miller
okumaya devam eder miyim ? Hayır ancak bu kitap içinde altını
çizdiğim, bence oldukça kıymetli satırlar var. Tavsiye
noktasında ise tarafsız durmayı tercih ediyorum :)
Okumayı
düşünenlere şimdiden keyifli okumalar.
25/11/2018
Orjinal
Adı: Insomnia
Yazar
: Henry MILLER
Sayfa
Sayısı : 62
Yayınevi
: Notos Kitap
Yayın
Tarihi : 02/2018
Çeviri
: Haluk ERDEMOL
Tür
: Anlatı
ALTINI
ÇİZDİKLERİM;
- “İlkin kırık bir ayak parmağıydı sorun, sonra kırık bir yüz ifadesi, en sonunda da kırık bir kalp. Ancak bir yerlerde söylediğim gibi insan kalbi çok dayanıklıdır, yok edilemez; kırıldığını ancak belleğinde canlandırabilirsin. Asıl tokadı yiyen insanın ruhudur.”
- “Azıyla yetinemediğimiz tek şey aşktır. Ve yeterince veremediğimizde odur.”
- “Peki ben niçin onu bir kelebek gibi iğneyle tahtaya mıhlayıp kendini açık etmeye zorluyordum ki ? Olduğu gibi görünmesi yeterli değil miydi? Hayır, değildi. Daha fazlası ya da daha azı olmalıydı. Algılanabilir ve anlaşılabilir olmalıydı.”
- “Belki de aşık olduğumu sanıyordum yalnızca. Belki de yalnızca açtım, yalnızlık çekiyordum; herhangi birinin oyuncak bir tabancayla vurabileceği bir hedeftim.”
- “Zamansız doğmuş insanlar vardır; ülkesiz,sınıfsız ve geleneksiz doğmuş insanlar vardır. Yaşamı tek başına sürdürmeyi seçenler değil tam olarak; sürgünler, gönüllü sürgünler. Bunlar her zaman da duygusal değildir: belirli bir şeye ait değildirler yalnızca – yani hiçbir yere ait değildirler.”
- “Senin suskunluğunun hiçbir anlamı yok benim için; benim suskunluğum seninkini bastıracak.”
- “Çevremdeki insanlar harika göründüğüm, gittikçe gençleştiğim ve bunun gibi bir dolu zırva laf ediyordu. Ruhumdaki kıymıktan haberleri yoktu. İçi saten kumaş kaplı bir boşlukta yaşadığımı bilmiyorlardı.”
- “İnsanın sırtında deli gömleği varsa aklın bir yararı olmaz.”
- “Tanrı aptalı korur ama ona hiç rahat vermez. Yarını başka bir gün sanır aptal, oysa hiç öyle değildir – hep aynı gündür o gün, aynı yerdir, aynı zamandır. Havada hep fırtına bulutları vardır, görüş uzaklığı sıfırdır. Huzur, Tanrı ve gün ışığı yokken bile mucizelere bel bağlamayı sürdürür o. kabullenmeyi reddettiği şeyse, kendisinin mucizenin ta kendisi olduğudur.”
YAZAR
HAKKINDA
Her kitap bir şeyler katar insanlara.
YanıtlaSil