1998
yılında okuduğum kısacık ama dopdolu, inanılmaz iyi bir kitap.
Yakın zamanda da kızıma okudum ve üzerinden geçen onca zamanda
bende bıraktığı etkinin hiç değişmediğini gördüm.
Kitap Richard Bach tarafından 1972 yılında yazılmış.
Martı
Jonathan ailesi ve sürüsüyle birlikte yaşayan ama bir türlü
onlar gibi olmayı beceremeyen ve bunu da zaten istemeyen bir martı.
Tüm martılar avlanmak ve karınlarını doyurmak peşinde sıradan
ve rutin bir hayat yaşarken Jonathan bir martıdan beklenmeyecek (!)
istekler peşindedir. Daha yükseğe uçabilmek, daha hızlı dalış
yapabilmek gibi istekleri vardır ve tüm gününü bu hedeflerine
ulaşmak için çalışarak geçirir. Ailesi ve diğer martılar
sürekli olarak ona kızar, alay eder ama o aldırış etmez ve
çalışmalarına devam eder. Bu süreçte yalnızdır, destekleyen
ya da ona inanan kimse yoktur ama bunlarda Jonathan'ı durdurmaya
yetmez. Ve bir gün martılar konseyi toplanır, Jonathan'ı sürüden
uzaklaştırır. O artık istenmeyen ve sürülmüş bir martıdır.
Sürekli sorgular, sürü olma halini, yaşamın yemek bulmak ve
karnını doyurmaktan ibaret olma halini, çok daha fazlasını
yapabileceklerken neden bu kadar küçük düşündüklerini, neden
hayalleri olmadığını ve peşinden gitmediklerini. ( Tanıdık
geldi mi ? )
Bir
süre sonra kendisi gibi başka martılar olduğunu öğrenir, onlar
Jonathan'ından çok daha iyidir ve bildikleri herşeyi ona
öğretirler. Ve Jonathan bir gün kovulduğu sürüsüne geri döner
ve orada da onun gibi olmak isteyen martıları bulup eğitmek ister.
Ve bunu başaracaktır.
Martı
Jonathan aslında oldukça iyi kurgulanmış ve kullanılmış bir
metafor. Jonathan aracılığı ile hayatlarımızı sorgulayacak bir
çok soruya ulaşıyoruz. Jonathan, sürü psikolojisine ters
düşerek, inandıklarının peşinden gidip birey olmayı bize çok
başarılı bir şekilde anlatıyor. Bir sürüye dahil olmanın ne
demek olduğunu, nelerden vazgeçmek zorunda kalınacağını
görüyoruz. Ve o tüm bunlara meydan okuyarak yapmak istediklerini
başarıp hayatta kalabilmeninde mümkün olduğunu, bu şekilde
yaşamanın ne kadar özgürleştirici olduğunu, yaşadıkları ile
gözler önüne seriyor. Eğer sürüden farklıysak, onların
belirledikleri kurallar, inançlar ve uygun görülen davranışları
sergileyerek yaşamıyorsak, ötekileştiriliyor, dışlanıyor ve
etiketleniyoruz. Birey olabilmeye giden yol önce özgürleşmekten
geçiyor. Özgürleşmek ise bedeli ağır bir eylem. Yine de
Jonathan'ın iç dünyası ve yaşadıklarına baktığımızda
tarfisiz bir keyif olduğunu düşünüyorum.
Muhtemelen
1 saatinizi ayırarak hızlıca bitirebileceğiniz ama sonrasında
oldukça uzun süreler kafa yorabileceğiniz, yaşamınızı ve
kendinizi sorgulama ihityacı yaratan ve bu yönde hareket etmek
isteyenler için oldukça motive edici bir kitap. Biraz kişisel
gelişim, biraz psikoloji, biraz felsefe...Oldukça iyi harmanlanmış,
yormayan ve yeni ufuklar açabilecek bir çalışma. Okunması
gerektiğine inandığım birkaç kıymetli kitaptan biri. Kitabın
yazılış tarihi (1972 ) ve bugün...Değişen çok şey yok aslında
ama bir kelebeğin kanat çırpışı bile fark yaratabiliyorsa her
bir uyanışta fark yaratacaktır diye düşünüyorum.
*Ayrıca
daha önce okumuş olanlar için bir not; kitaba 4. bölüm eklenmiş,
bendeki çok eski bir baskıydı. Yenisini de edinip tamamlamak
gerek.
Keyifli
okumalar dilerim;
30/04/2018
Orjinal
Adı: Jonathan Livingston
Seagull
Yazar
: Richar BACH
Sayfa
Sayısı : 98
Yayınevi
: Arkadaş Yayınevi
Yayın
Tarihi : 1996
Çeviri
: Feride Çiçekoğlu
Tür
: Kişisel Gelişim, felsefe, psikoloji
KİTAPTAN
ALINTILAR
- “Ne yaptığını bilirsen daima başarırsın.”
- "Her şey karşıtıyla değerlendirilebilir de ondan. Geceler olmasa, gündüzler bir anlam taşır mı sence? Tutsaklık ürküntüsüdür özgürlüğü anlamlı kılan. Yanlışa yandaşlık etme hakkı sunulmadığı sürece, doğruyu yeğlemenin tadı mı olur. Yanlış erklere hizmet edenlerin bungunluğudur kimilerini esenliği aramak için yollara düşüren.”
- "Kanatlarınızı yere bağlayan, korkular, kuşkular ve kaygılardı."
- "Bizler her ne isek, çaba ya da uyuşukluğumuz sonucunda oyuz. Neyi arıyorsak işte onu buluyoruz. Neyi amaç edinmekteysek, varabildiğimiz en uç nokta da orası."
- "Oysa düşüncelerinize vurulan zinciri koparın, o zaman bedeninizin de özgürlüğe kavuştuğunu göreceksiniz."
- "yaşamak için ne çok neden var! balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka nedenler de var yaşamak için. cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. en önemlisi, özgür olabiliriz, uçmayı öğrenebiliriz.”
- “Yaşamın anlamını, daha yüce bir amacını bulan ve ona ulaşmaya çabalayan bir martıdan daha sorumlu biri olabilir mi? Binlerce yıldır balık kafaları kovalayıp durduk, ama şimdi bir yaşama nedenimiz var; öğrenmek, keşfetmek ve özgür olmak!!”
- “Martı Maynard, kendin olma, gerçek kimliğini bulma özgürlüğüne sahipsin, burada ve şu anda ve hiçbirşey engelleyemez seni. Yüce martı yasası, var olan tek yasa budur.
– Yani uçabileceğimi mi söylüyorsun?
– Özgürsün diyorum!”
- “Yaşamın anlamını, daha yüce bir amacını bulan ve ona ulaşmaya çabalayan bir martıdan daha sorumlu biri olabilir mi? Binlerce yıldır balık kafaları kovalayıp durduk, ama şimdi bir yaşama nedenimiz var – öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak!”
Richard Bach 23 Haziran 1936 yılında ABD'de doğdu. 1955'te Long Beach State College’e başladı. Kurgu ve hayal konusunda birçok eser yazdı. Kitaplarının çoğunu kendi hayatından esinlenerek yazdı. Hava Kuvvetleri’nde pilot olarak çalıştı. Ardından birçok işe girdi. Kitaplarının çoğunda bir şekilde uçmaktan bahsetti.
1970 yılında; bir martının hikâyesini anlatan kitabı “Martı”yı yazdı. Kitap 10.000 sözcükten daha az olmasına rağmen kurgu ve kurgu dışı kitaplar arasında en çok satan oldu. Rüzgarla Uçmak’a kadar en çok satanlarda yer aldı. Bach 1977'de, Martı filmini çektiği sırada, aktris Leslie Parrish ile evlendi. Bach’ın “Sonsuza Uzanan Köprü” ve “Bir” eserlerini etkileyen kişi oldu. 1999'da boşandılar.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder