Uzun
bir aradan sonra yeniden okumaya başlayabildim. Kitaplara dönüşüm
öyle çok sürükleyici bir çalışma ile olmasa da muhtemelen
içinde bulunduğum ruh hali ile paralel olarak ilgi çekici geldi.
Bir arkadaşımla normal olmak üzerine yaptığımız bir konuşmada
bizi “felsefede normal, psikolojide anormal” olarak
tanımlamıştım. İki alanda da aynı şekilde tanımlanmanın
mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu kitabı okurken zaman
zaman sosyopatların bazı konularda bizlere göre ne kadar avantajlı
olduğunu görmek şaşırtıcıydı. Bizler için acı verici olan
algılar onlar için hiçbirşey ifade etmeyebiliyor. Bir noktada var
olan bir ruhsal sorun, onların derin ve büyük üzüntüler
yaşayarak daha büyük acılar çekmesine engel olabiliyor.
Yazar
kitap girişinde de açık bir şekilde belirtiyor, öyle dehşet
dolu bir kitap değil bu. Sosyopat olarak tanılanan herkes aynı
şekilde yaşamıyor. Kitabı edinme sebebim öncelikle, sosyopat
olanın yazarın kendisi olmasıydı. Sıradan birinin böyle bir
kitap yazması, ilk elden edinilen bilgi kadar doyurucu olamazdı
diye düşünüyorum. 40'lı yaşlarına yaklaşmış, avukat ve
öğretim görevlisi olan, aynı zamanda sosyopatlar için bir
buluşma noktası olarak hazırladığı bir bloğunda sahibi olan
yazar, 293 sayfa boyunca çocukluğundan şu andaki yaşamına kadar
hem kaynaklarla, hem yaşadıkları ile sosyopat kavramını en iyi
anlayabileceğimiz şekilde sunuyor bize. İlk bir kaç sayfa sürekli
olarak zekasının üstünlüğünü, sonrasında empati yeteneğinden
yoksun oluşunun ona kazandırdığı ve kaybettirdiklerini, normal
olarak adledilen insanların arasında sivrilmemek için onların
duygularını ve mimiklerini taklit etmekte nasıl ustalaştığını,
ilişkilerini, güdülerini frenlemek için verdiği uğraşları
tamamen yalın bir dille anlatıyor. Çalışma arkadaşlarından
birinin onun bir sosyopat olma ihtimalinden bahsetmesinden sonra
kendi isteği ile bir uzmana gider ve gerekli testleri yaptırır.
Sonuç olarak sosyopat tanısını resmi olarak alır. Ve bu tanı ile davranışlarını ve
duygu dünyasını artık tanımlayabilmektedir. Sosyopatlarda
aslında hoşuma giden bir kaç özellik olduğunu farkettim, tabi
bunları yapabiliyor olmak vicdani anlamda çok mümkün görünmese
de zor şartlardan sıyrılabilmek bazende onlar kadar duygulara uzak
olmayı gerektiriyor. Kitabın sevdiğim diğer bir kısmı ise
aslında hepimizin bir şekilde bir yerlerde onlardan çok daha
ağır vakalar olabildiğini görmek oldu. Sosyopat olmayan, empati
sahibi kimi insanların bir sosyopata göre daha yıkıcı olabilmesi
gibi. Kendimi ve çevremdeki bazı insanları, bazı özellikler
nedeniyle zaman zaman sorgulamak durumunda kalmak aslında kitabın
bir diğer güzel yönüydü benim için.
Ben
yazarı sevdim, anlatımını, sosyopatik özelliklerini,
dürüstlüğünü, açıklığını ve sosyopatlığını kuralları
kendine uydurarak yaşama şeklini. Vicdan ve empati yoksunluğu onu
duygusuz gibi gösterse de bir noktada sevilme ve kabul görme
ihtiyacı var. Ancak bunlar olmadan da gayet rahat yaşamını
sürdürebilecek yeterliliği de. Bunun bir artı olduğunu düşünmek
beni sosyopat yapar mı bilemem ama öyle düşünüyorum. Burda
bence en önemli nokta, yazarın durumunu lehine çevirmedeki
tartışmasız ustalığı.
Öyle
alıp elime bir solukta okuyayım diyebileceğiniz bir kitap değil
ama alana ilginiz varsa satır aralarında hem sosyopatlara hem
normal(!) insanlara dair oldukça fazla bilgi edinmek mümkün.
Sosyopatları anlamak bizim için ne kadar zorsa bizi anlamakta onlar
için bir o kadar zor...Kitapla ilgili okuduğum ve duyduğum bir kaç
yoruma aldırmamıştım, iyi yapmışım. “Yazarın sürekli
kendini ve zekasını övdüğü bir kitap” yorumu en sık karşıma
çıkandı ancak keşke yazarın zaten bir sosyopat olduğunu
atlamasalardı. Onları kibirli bulan bizler ne kadar açık
yürekliyiz acaba ?
Keyifli
okumalar dilerim;
25/04/2018
KİTAPTAN
ALINTILAR
*
“Kasvetli,sıradan insanların hiçbir yere varmayan bir yarış
içinde olduğu bu dünyada, insanlar ışığa koşan pervaneler
gibi sosyopatların çevresinde dolanmakta.”
*“
Özgüvenimin en belirgin işareti karşımdakinin gözlerinin içine
bakmam olabilir. Kimileri buna “avı bakışı” diyor. Çoğunlukla
aşırı güven,saldırganlık, baştan çıkarma ya da tepeden bakma
olarak yorumlanır. Çoğunlukla insanların dengesini bozar ama daha
çok tedirgin edici bir hayranlık hissi uyandırır.”
*”Gerçek
şu ki, şeytanla pazarlığa oturuyorsanız bunun nedeni
başkalarının size daha iyi önerilerde bulunmamış olmasıdır.”
*”Pskopat
belirtilerine göz atarsanız bunların siyasetçilerde ve
girişimcilerde gözlemlenen özellikler olduğunu fark edersiniz.”
*”Eylemlerden
ziyade bir sosoyopatı başkalarından farklı kılan,bizim
frenlenemeyen tutkularımız,motivasyonlarımız ve iç dünyamızda
kendimizle ilgili anlattığımız öykülerdir. Bu öykülerde
suçluluk duygularına ve ahlaki sorumluluğa yer vermezler, yalnızca
kendi çıkarları ve varlıklarını sürdürmeleri ile ilgilidir.”
*”Normal
insanların duyguları vardır, benimse yok. Suçluluk duygusu,
insanlara aslında uymaları gereken toplumsal ya da ahlaki sınırları
aştıklarını bildiren kestirme bir yoldur.”
*”İnsanların
birbirine davranışlarını taklit ediyorum,aldatmak için değil
aralarına gizlenmek için. Saklanıyorum çünkü toplum başka
türlü davranmama izin vermiyor.”
*”Oysa
sosyopatlar uyum sağlıyor, aslında çoğunlukla başarılı
kişileriz. Yalnızca bazen insanların hoş karşılamadığı ve
ahlak dışı bulduğu şekilde yaşıyor, düşünüyor ve kararlar
alıyoruz. Hoşunuza gitmeyen insanlara nasıl davranmalısınız?”
*”Ebeveynimden
çok şey öğrendim.Başka insanların yol açtığı duygusal
etkileri sınrılamayı öğrendim. Sevginin son derece güvenilmez
olduğunu öğrettiler bana, dolayısıyla sevgiye asla güvenmedim.”
*”Özellikle
ebeveynimin değişken duygusal yaşamı kimsenin beni korumayacağına
inanmama yol açtı. Güveni başkalarında aramak yerine kendime
güvenmeyi öğrendim. “
*”Bir
seçme şansları var, ya benim kontrolüm altına girerler ya da
sonuçlarını göze alırlar. Belki tanrı da böyle düşünüyor,
bu yüzden bazen çocuklarını öldürüyor.”
*”Gerçek
bir güç sahibi olmak isteyen sosyopatlar, en büyük gücün
kendilerine karşı kazandıkları güç olduğunu fark ederler.”
*”Duyguları
gelişmemiş kişiler aşırı duygusal insanların yanında bozguna
uğrarlar. Bu anlamadığınız bir dilde size küfredilmesi
gibidir.”
*”Genler
riskle ilgili değil, söz konusu olan daha büyük bir duyarlılık
yaşanması. Çocukken herşey yolunda giderse yaşamınızı alt üst
etmesini beklediğiniz aynı genler sizi daha güçlü ve mutlu
kılabilir. Bu kırılganlık değil iyi ya da kötü biçimde
etkilenmedir.” Jay Belsky
*”Gotik
vampir efsanesinde, gece yaratığının varlığı doğaüstü
güçlerle açıklanmakta. Oysa günlük hayatta sosyopatın varlığı
çok daha zor açıklanabiliyor. Acaba benim öyküm de bu yüzden
sizi düş kırıklığına uğratmış olabilir mi, yani bir efsane
değil yalnızca bir insan oluşum...”
Orjinal
Adı: Confessions of a
Sociopath
Yazar
: M.E.Thomas
Sayfa
Sayısı : 293
Yayınevi
: Say Yayınları
Yayın
Tarihi : 2015
Çeviri
: Ekin Duru
Tür
: Psikoloji
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder