KAYBOLUŞ - KEN GRIMWOOD

Hayatınızı bir başka insanın bedeninde yaşasaydınız...” Kapak Yazısı

       Orjinal adı ile “Breaktrough” yazarın yayınladığı ilk kitabıdır. 1976 yılında yazdığı bu kitap, geçtiğimiz yıllarda “Sil Baştan” isimli kitabı çok satınca, diğer kitaplarının da basılması ile okuma şansını yakaladığımız bir çalışması. Kitaplarının yazılış tarihlerine baktığımızda, bugün bu kitapların bu kadar tutuluşu,anlaşılırlığı, hala günümüz tarz ve konularından farklı oluşu bu kitapların geçmişten geldiğine inanmayı güçleştiriyor. Ve ben, Ken Grimwood'un, zamanına göre gerçekten çok derin ve başka bir hayal gücüne sahip olduğuna inanıyorum. O kesinlikle özel bir yazar...Ve ben Kayboluş'u ya da Sil Baştan'ı okudum demek yerine Ken Grimwood okudum demeyi tercih ediyorum...Her zaman dediğim gibi, kesinlikle zamanının ötesinde bir yazar...
       Elizabeth, epilepsi krizleri geçirmeye başladığında 13 yaşındadır ve yıllarca bu hastalığın hayatına getirdiği zorluklarla mücadele etmiştir. 26 yaşına geldiğinde Dr. Garrick ile tanışır ve kendisinin bu alanda yeni ve hala deney aşamasında olan tedavisi için gönüllü olmayı kabul eder. Beynine yerleştirilen minyatür elektrotlara kontrolündeki cihazla elektrik vererek krizlerini kontrol edebilme şansına kavuşmuştur. Dr. beynin sessiz bölgelerinden birine fazladan bir elektrot koyar ve Elizabeth'le bir çalışmaları esnasında garip bir olay gerçekleşir. Elizabeth Viktorya dönemindeki bambaşka bir kadını görebilmektedir. Hatta o kadar gerçektir ki hayatının içindedir ama görünmez bir şekilde onu izleyebilmektedir. Bir süre sonra bu durum Elizabeth'in bütün hayatını etkilemeye başlar. Dr. o bölgeyi çalıştırabilmesi için ayrı bür düğme daha verir ve artık Elizabeth, her istediğinde o zamana gidebilmektedir. Ancak bir süre sonra hayran olduğu bu kadını ve onun zamanını izlemek onun için,içinden çıkılmaz bir kabusa dönüşecektir...
       Yazar yine kalemini, zekasını ve yeteneğini konuşturmuş. Konu olarakta,kurgu olarakta diğer kitaplar gibi çok farklı alanlar seçen yazar, kitabın sonu ile de insanı gerçek manada ters köşeye yatırıyor. Kitap iki farklı zamanda geçiyor ancak bu defa zamanların kahramanları da farklı kişiler. Viktorya döneminde yine bir kaç ünlü isme rastlıyoruz. Tabi yazarın ilk kitabı bu olduğu için,bazı geleneksel durumların bu kitap ile başladığını söyleyebiliriz.
       Anlatım ve kurgu yine çok iyi, kitap oldukça sürükleyici ve merak uyandıran bir şekilde yazılmış. Bir oturuşta bitirebileceğiniz, ilgi alanınızsa eğer hayranlıkla okuyacağınız bir kitap.
       Ken Grimwood'un dünyasına bu kitabı ya da diğerlerinden biriyle farketmez, mutlaka bir göz atmalısınız derim. Hiçbir kitap kayıp değildir belki ama Grimwood hayal dünyası,bakış açısı,zekası, kurgusu ve kalemi ile özel bir yere sahip olabilir diye düşünüyorum. ;)  12/12/2015

Sevgilerimle...


Orjinal Adı: Breaktrough
Yazar : Ken Grimwood / 1944 - ABD
Sayfa Sayısı : 333
Yayınevi : Koridor Yayıncılık
Yayın Tarihi : 01/2010 – 1.baskı
Çeviri : Seçil Ersek / Elif Özkaya
Tür : Roman

                                                                                                                                                                                

YAZAR HAKKINDA;
Kenneth Milton Grimwood, 27 Şubat 1944 yılında ABD'de doğdu.1961 de İndian Springs'den mezun oldu. Daha sonra Bard Collage'da psikoloji eğitimi aldı. Bir radyoda editörken kitaplarını yazmaya başladı. Bir kez evlenmiş,hiç çocuğu yok ve hayatını çoğunlukla yalnız geçirmeyi tercih etmiş bir yazar. 6 Haziran 2003 yılında 59 yaşında, "Replay" adlı kitabının devamı üzerinde çalışırken evinde geçirdiği bir kalp krizi neticesinde hayatını kaybetmiştir.


Devamını oku »

TRUVA TANRIÇASI / P.C. CAST - TANRIÇA SERİSİ 6. KİTAP

Mizahla ve Fantastik öğelerle dolu,dokunaklı bir eser... Bayıldım!” Sharon Sala – Arka Kapak

       Serinin sonuna doğru gelmekteyiz maalesef. Ben kitapları okuduğumda serinin bitmesine çok üzüldüm, şimdide yorumlarken hepsini yine elden geçirdim ve bir kere daha bitmesine üzülüyorum. Bu serinin benim kitaplığımda her zaman özel bir yeri olacak,tartışmasız...P.C. Cast yine hayal gücünü ve muhteşem kalemini konuşturup,çok iyi bir hikaye daha kurgulamış. Yine hayal edilesi mekanlar, birbirinden eğlenceli,muzip ve ilginç karakterler,yine aşk ve bu sefer bir de savaş...Hemde tarihteki en önemli savaşlardan biri,Truva Savaşı...
       Bu defa üç tanrıça ile başlıyor Olympos'a yolculuğumuz,Hera, Athena ve Venüs. Konu yine başka diyarlarda işleniyor ki bu en sevdiğim tarafı,hep belirttiğim gibi. Truva savaşı devam etmektedir ve bir türlü sonlanacak gibi görünmüyordur. İşin kötü tarafı tanrı ve tanrıçaların istedikleri gibi sonlanmayacak gibidir. Buna ilahi bir müdahale gerektiğine karar verirler ve bu noktada hikayeye, Oklahama'da yaşayan, psikoloji mezunu olan Kat ile hemşire olan arkadaşı Jacky geçirdikleri bir trafik kazasında hayatlarını kaybederek katılırlar. Ve gelelim kitabın erkek kahramanı Akhilleus'a...Küçük bir çocukken ona iki seçenek sunulur. Ya çok büyük ve ünlü bir savaşçı,yenilmez biri olacaktır,adı tarihe geçecektir ancak 29 yaşını bitirmeden ölecektir. Ya da daha normal bir hayat seçecek ,bir ailesi olacak, mutlu ve huzurlu bir hayatı olacaktır. Ancak annesi vakit yaklaştığında tanrılara ve tanrıçalara gidip kendisine yardım etmelerini ve oğlunu bu kaderden kurtarmasını istemişlerdir. Çünkü Akhilleus Truva savaşındadır ve artık yaşı da ölüm vaktini göstermektedir. Kafa kafaya veren üç tanrıça bunu en iyi modern dünyadan bir kadının çözüm olacağına karar verirler. Akhilleus'un dikkatini savaştan başka bir yöne çekebilecek kadar etkili bir karakter olduğunu düşündükleri Kat'in ve arkadaşı Jacky'nin ruhlarını geçirdikleri kazadan sonra alırlar ve Olympos'ta bir prenses olan başka bir kadının ve onun baş hizmetçisinin vücuduna yerleştirirler. Başka bedenlerde yeniden hayata dönen Kat ve Jacky önce durumu anlamakta zorluk çekselerde görevi kabul etmekten başka şansları yoktur ve tekrar dünyaya dönebilmek için tek şansları budur. Akhilleus'a bir şekilde ulaşırlar ve onu savaştan vazgeçirmek için ellerinden geleni yaparlar. Sonlara doğru yaşanan savaş sahnesi ve ve hikayenin sonu gerçekten çok iyiydi.
Gerçekte belkide Truva savaşında bunlar yaşanmıştır kimbilir diyerek, Truva savaşına da bakış açımı kısmen de olsa değiştirmeyi başardı diyebilirim :)
       Kitabın en keyifli yeri bana göre Kat ve Jacky'nin dostluğu idi. İmrenmemek elde değil,gerçekten böyle dostlarım var mı diye düşündürdü..Akhilleus ise bambaşka bir şekilde gönlümü fethetti,o ürkütücü değişimleri ve dış görünüşü altında çok güzel bir adam varmış kıymeti bilinmemiş. Savaş kısımları nedeniyle belki seride ki diğer kitaplardan biraz farklıydı ama bence olmalıydı da. Yoksa sadece adı değişen tanrı ve tanrıçalarla,modern ölümlülerin benzer hikayelerini okuyup dururduk ki asıl o zaman sıkıntı olurdu. Venüs'ü yine çok sevdim. Aşk Tanrıçası kitabındaki Pea'ye göndermesini de yaptı bu kitapta :)
       Yine çok eğlenerek ve keyifle okuyabileceğiniz,yer yer ürkütücü,düşündürücü ve hüzünlendiren ama sonunu görmeden elinizden bırakamayacağınız kadar iyi bir kitap daha eklemiş seriye P.C. Cast. Kendisini yürekten tebrik ediyorum ve tavsiye etmeye hala devam ediyorum. 08/12/2015
Keyifli okumalar dilerim.
Sevgilerimle...







Orjinal Adı: WARRIOR RISING
Yazar : P.C.CAST / 1960-ABD
Sayfa Sayısı : 383
Yayınevi : PEGASUS YAYINLARI
Yayın Tarihi : 05/2013 – 2. BASKI
Çeviri : GİZEM ONAT
Tür : ROMAN / FANTASTİK

                                                                                                                                    


YAZAR HAKKINDA;
1960 ABD doğumlu yazar P.C. Cast, romantik/fantazi dalında yazdığı kitaplarla öne çıkmıştır. 7 kitaptan oluşan Tanrıça Serisi ile çeşitli ödüller kazanan yazarın en büyük başarısı, kızı Kristin Cast ile birlikte yazdığı “Gece Evi” serisi olmuştur. 2005 yılında kaleme almaya başladıkları seri 12 kitaptan oluşmaktadır. Yazmaya devam eden yazarın “Gece Evi” serisi film hakları Davis film tarafından satın alınmıştır.
Devamını oku »

SONSUZA UZANAN KÖPRÜ / RICHARD BACH

Bir şeyi yaşamına katmak istiyorsan, zaten orada olduğunu düşün.” Kitaptan Alıntı



     Sene 2000. “Martı Jonathan Livingston” adlı kitabı ile kendisine hayran olduğum yazarın, bu kitabını gördüğümde tereddütsüz almıştım ve bir solukta okudum. Kitap kapağında “bir aşk hikayesi” şeklinde bir yazı olması beni şaşırmıştı çünkü ben Martı Jonathan ile çok başka dünyalara yolculuk yapmıştım. Daha sosyolojik ve daha felsefi. Ancak okudukça aslında bir aşk hikayesi ile harmanlanan ama yine iç dünyamıza yapacağımız çok farklı ve keyifli bir hikaye ile karşılaştım. Richard BACH hayata,ilişkilere ve yaşama dair çok farklı bakış açıları olan bir yazar. Bunu kitapları ile bizlere çok başarılı bir şekilde iletebiliyor.
       Yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı bu kitap ile bir serüvene çıkıyor yazar.Bu yolculukta ona eşi Leslie eşlik ediyor. İlişkiler,bağlanma korkusu, özgürlük kavramları etrafında dönen kitap genel anlamda da aklımıza gelmeyecek kadar derin konulara değinerek bir anlamda düşüncelerimizi farklı yönlere çevirmemizi de sağlıyor. Kitapta tekrar tekrar üzerinden geçtiğim kısım Leslie'nin Richard'a yazdığı mektup oldu. O mektuptan çıkarılabilecek öyle çok başlık var ki mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.
       Kitap konusunu ayrıca yazmak istemiyorum çünkü yazar harika bir tanıtım yazısı yazmış ve bence en uygunu onu sizlerle paylaşmak;
       “Bu öykü ölmekte olan bir şövalye ile onun hayatını kurtaran bir prenses hakkında. Güzellerle canavarlar ve büyük kaleler, varmış gibi görünen ölümcül güçlerle var olan yaşamsal güçler hakkında. Sanırım her çağda çok önem yaşıyan serüvenin öyküsü bu.
Burada yazılı olanlar, kelimelere dökülenlerle çok yakın bir şekilde yaşandı gerçekten de. Tarihi sıralamayı biraz değiştirdim,bazı karakterler bir kaç kişinin karışımı, isimlerin çoğu da uydurma. Gerisini yaratmaya kalksaydım bile beceremezdim: gerçekler uydurulamayacak kadar akla hayale sığmazdı.
Okuyucular yazarların maskelerinin arkasını gördükleri için, beni bu kelimeleri kağıda dökmeye itenin ne olduğunu göreceksiniz siz de. Ancak bazen ışık uygun olduğunda, yazarlar da okuyucuların maskesinin arkasını görebilirlerç Onun için, belki de sizi ve aşkınızı bu sayfaların bir yerlerinde benimle ve aşkımla birlikte yürürken bulacağım.” Richard BACH
       Kitap başlarda biraz sıkıcı gibi başlasa da sonra su gibi akıp gidiyor. Bir anda kendinizi sorgularken bulacağınız, altı çizilesi,tekrar tekrar okunası ifadelerle sayfa sayısından çok daha fazlası...İlişkiler üzerine yazılmış bir nevi başucu kitabı olduğuna inandığım bu kitabı okumanın getirisi tahmininizden fazla olacaktır diye düşünüyorum. Bu serüvene okuyucu olarak katılmış olmak büyük keyifti ve aynı keyfi alacağınızı umarak mutlaka tavsiye ediyorum.

Sevgilerimle... 20/04/2016



Kitaptan Alıntılar;

  • "En gelişmiş insanlar, en yalnız olan onlar!"
  • "Bir şeyi yaşamına katmak istiyorsan, zaten orada olduğunu düşün."
  • "Ne kadar tatsız olurlarsa olsunlar, başımıza gelenler, ne öğrenmemiz gerektiğini öğrenmemiz açısından gereklidirler."
  • "Herkesin içinde bir yerde üzerinde 'benimle en fazla buraya kadar ileri gidebilirsin' yazan demir bir plakayla sıra sıra çiviler vardır."
  • "Duyarsız insanlarla duyarlı bir bağlantı kurmanın yolu yok."
  • "Yalnızlığın zıttı birliktelik değildir. Karşılıklı yakınlık ve anlayıştır."
  • "Hükümetlerin ileri görüşlülüğü hemen hemen sıfırdır ve ahmaklık, şiddet ve yıkıcılık kapasiteleri de hemen hemen sonsuzdur."
  • "Diğer benlerle tanışmak, düşlerden dünyalar yaratmak ve değişerek oralarda yaşamak."
  • "Eğer tüm dünya, bütün uzay-zaman bir düş ise, buradan ayrılmak istemiyoruz diye haykıracağımıza, niye başka bir yerde sakin ve mutlu olarak uyanmıyoruz?"
  • "Bir başkasının yanıtlarını dinlediğimizde o kişiyi gerçekten dinlemiyoruzdur. Onlarla konuşurken kendimizi dinliyoruz; şurası doğru, şurası saçma, burası yine doğru diyen kendimizdir."
  • "Hepimizin kendi gizi, kendi serüveni var."

Orjinal Adı: The Bridge Across Forever
Yazar : Richard BACH - 1936-ABD
Sayfa Sayısı : 340
Yayınevi : Epsilon Yayıncılık
Yayın Tarihi : 1999
Çeviri : Tanju Anapa
Tür : Roman


                                                                                                                       
YAZAR HAKKINDA;
Richard Bach 23 Haziran 1936 yılında ABD'de doğdu. 1955'te Long Beach State College’e başladı. Kurgu ve hayal konusunda birçok eser yazdı. Kitaplarının çoğunu kendi hayatından esinlenerek yazdı. Hava Kuvvetleri’nde pilot olarak çalıştı. Ardından birçok işe girdi. Kitaplarının çoğunda bir şekilde uçmaktan bahsetti.
1970 yılında; bir martının hikâyesini anlatan kitabı “Martıyı yazdı. Kitap 10.000 sözcükten daha az olmasına rağmen kurgu ve kurgu dışı kitaplar arasında en çok satan oldu. Rüzgarla Uçmak’a kadar en çok satanlarda yer aldı. Bach 1977'de, Martı filmini çektiği sırada, aktris Leslie Parrish ile evlendi. Bach’ın “Sonsuza Uzanan Köprü” ve “Bir” eserlerini etkileyen kişi oldu. 1999'da boşandılar.
Devamını oku »