“Bana
göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç,
kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu
dünya.” Sadık Hidayet
Kitabı henüz
bitirmiş olmama rağmen yorum yazmak için ciddi sıkıntılar
yaşıyorum. Bu kitabın önce yazarının tanınması ve anlaşılması
gerektiğini maalesef kitaba başladıktan sonra farkettim. Bu da
kitabı okuma ve anlama konusunda olması gerekenden fazla zorlanmama
sebep oldu. Kitaba başlayalı günler oldu ve ben daha yeni
bitirebildim ki kitap sadece 95 sayfa. Kitap, beni öyle bir
psikoloji içine soktu ki bir türlü içinden sıyrılıp kitaba
uzaktan bakamıyorum. Sayfalar dolusu karanlık, acı, çöküntü,
yıkıntı... Afyon etkisini okuyucuya yaşatmak ancak bu kadar
mümkün olabilirdi...
Sadık
Hidayet'in hayatı ve hayata bakış açısını bilmeden okumaya
kalkıştığınızda ya yarım bırakabilir ya da bitirdiğinizde
öyle ne olduğunu anlamadan kalabilirsiniz. O nedenle öncelikli
önerim kesinlikle yazarı tanımanız.
Kimliksizlik,yurtsuzluk,aidiyet
duygusunun karşılanmayışı, anavatanına duyduğu özlem bir
yana, insanlarda da aradığı saflığı ve iyiliği hiç bulamayan
Hidayet, intiharın kendisi için kaçınılmaz olduğunu ve ancak
ölümde huzur bulacağına inanıyordu...Bir çok eserinde intihar
düşüncesini bir şekilde mutlaka işlemiş olan yazar, bu konudaki
düşüncesini ise şu sözlerle dile getirmiştir; “Hayır,
hiç kimse intihar kararına varmaz. İntihar bazılarında birlikte
bulunur. Onların yaradılışında mevcuttur ve onun elinden
kaçamazlar. İşte bu alın yazısının hâkimiyet gücü vardır.
İnsana hükmeder. Fakat aynı zamanda bu, benim. Kendi kaderimi
kendim yarattım. Şimdi artık elinden kaçamam, kendimden kaçamam.”
“Kör
Baykuş” Sadık Hidayet'in başyapıtı olarak biliniyor. Afyon
bağımlısı bir adamın sanrıları, kabusları, rüya içinde
rüyaları, hayalleri, umutları, arzuları, karanlıkları ve
acıları ile örülmüş, zaman ve mekan olgularından tamamen kopuk
bambaşka bir çalışma. Yazar hakkında bilgi edindikten sonra çok
daha anlamlı gelmeye başlayan kitapta, aslında yazarın
kendisini,ölüme olan arzusunu, içindeki
boşlukları,kayboluşunu,çektiği acıları okuyoruz. Aslında çok
daha fazlası var ama okumalısınız...Bazı kitaplar gerçekten
anlatılmıyor...
Behçet
Necatigil'in çevirisi kesinlikle çok iyi ancak baskıdan kaynaklı
kelime hatalarının sayısı gözden kaçmayacak kadardı. Ben çok
takıldığım için belki ama bir süre sonra dikkat dağıtıcı
bir hal aldı. Bunun dışında evet dili ve içeriği oldukça ağır
bir kitap. Öyle bir solukta okunan kitaplar seviyorsanız hiç
denemeyin derim. Kitap, edebi olarak zaten tartışılmaz bir şekilde
tarihtekini yerini aldığı için bu konuda bana söz düşmez. Ben
yerini fazlasıyla hakettiğine inanıyorum.
Sadık
Hidayet'in aynı zamanda resimleri de vardır ve bir kısım bu
resimleri değersiz bulsa da büyük bir camia bunların geleceğin
resimleri olduğunu savunmaktadır. Resimlerinden de bir kaç örnek
buldum, kitabından sonra resimlerini kesinlikle anlamlı ve başarılı
buldum. Sanatçıyı tanımak eserini anlamak için gereken anahtarın
kesinlikle büyük bir kısmını oluşturuyor...
Sadık HİDAYET'in resimlerinden |
|
|
|
Ben
kitabın içindeyim,kitap benim içimde, öyle garip bir yerdeyiz.
Karanlığa ve ölümün güzelliğine çekiyor insanı.
Uyuşturup,başka dünyalara götürerek gerçek bir afyon etkisi
yaratıyor...Her kitap başka bir deneyim mutlaka, ama bazı
kitaplarla yaşanılan deneyimlerin etkileri tarifsiz olabiliyor.
İşte çok nadir olan bu tarifsizliği ben bu kitapla yaşadım..Uzun
bir aradan sonra biliyorum kendimi tutamayacağım ve Hidayet'in
acılarına tekrar çekileceğim. O zamana kadar “Kör Baykuş”
benim için başka kalacak...
İran
edebiyatının bu büyük dehasını okumanızı tabi ki tavsiye
ederim. Edebiyatı severim, ağır anlatımlı ve ağır konulu
kitapların insanıyım derseniz buyrun okuyun, hatta mutlaka okuyun.
11/01/2016
Sevgilerimle...
Altını
Çizdiklerim;
- “Yaralar vardır hayatta ,ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.”
- “Ruhlarımız önceki bir hayatta,cisimsiz maddesiz bir alemde karşılaşmış da tek asıldan,tek maddeden oluşmuş,böylece bizim yeniden birleşmemiz adeta kaçınılmaz olmuştu.”
- “Sen ona söyle, ben çoktan öldüm!”
- “Bu roman, daha çok, sessizce katlanılan bir acının ifadesidir; kendisinin çektiği, onunla beraber hisseden ve terörün susturduğu diğerlerinin çektikleri acıların ifadesi.” Yakın Arkadaşı Bozorg Alevi'nin Kör Baykuş yorumu
Orjinal
Adı: Bûf-e
kûr
Yazar
: Sadık HİDAYET / 1903 –
İran (Sadeq Hedayat)
Sayfa
Sayısı : 95
Yayınevi
: Yapı Kredi Yayınları
Yayın
Tarihi : 07/2015
Çeviri
: Behçet NECATİGİL
Tür
: Roman
YAZAR HAKKINDA
Sadık Hidayet, 1903 yılında Tahran'da, edebiyatçı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Mühendis olmak arzusu ile 1925 yılında Belçika'ya,oradan Fransa'ya geçti. Meslek seçme konusunda kararsızlık yaşarken kitaplarını yazmaya başladı. “Yaradılış Efsanesi”ni Paris'te yazdı ve bu eser İran edebiyatının kalıcı anıtlarından biri olarak tarihe geçti. 1930 yılında İran'a dönüp 6 yıl kalmış olsa da Şah'ın yönetiminde olan bu ülkeye ayak uyduramadı ve Hindistan'a gitti. İkinci Dünya Savaşı sırasında İran içinde bir şans olabileceğini düşünerek büyüttüğü umudu maalesef ki düşündüğü gibi sonuçlanmayınca yıkıldı ve tekrar Fransa'ya gitti. 1951 yılında intihar ederek hayatına son verdi.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder