GAZİ VE FİKRİYE - HIFZI TOPUZ

Beni iki kadın çok sevdi: Biri yalnız ben olduğum için, öteki mevkim için.” (Arka kapak yazısı)

     Bu kitabı özetleyebilecek en güzel cümle Mustafa Kemal’in dilinden kardeşi Makbule’ye dökülen bu kelimeler aslında. Kesinlikle büyük bir itiraf, hatta büyük bir pişmanlık ifadesi. Kitabı bitirip bu cümleyi okuduktan sonra ben M. Kemal’in pişmanlığını sezdim. Mustafa Kemal gibi dünyaya kafa tutmuş, aldığı doğru kararlarla bir milletin geleceğine şekil vermiş birisi bile hatalar yapabiliyor. Belki en son söylenmesi gerekeni başta söyleyeceğim ama “Çok yazık olmuş Fikriye’ye, çok büyük haksızlık edilmiş.”
     Fikriye; duygusal, iyi yürekli, cesur bir Türk kadını. Kendini tüm benliğiyle sevdiği adama adamış bir âşık. Paşası (M. Kemal) için yapamayacağı tek bir fedakârlık dahi yok. Canını bile vermekte tereddüt etmez. Öylesine derin belki de saplantı derecesine varmış bir aşk… kitabın arka kapağında da belirtildiği gibi; Mustafa Kemal’i karşılık beklemeden, yürekten ve sadece “o” olduğu için seven annesinden sonraki tek kadın Fikriye. Ama bu aşk ona sadece mutluluk getirmiyor, acılar, bekleyişler, ayrılıklar ve hayal kırıklıklarını da beraberinde getiriyor. Fikriye’nin Gazi’ye olan aşkının küçük yaşlarda başladığını görüyoruz kitapta. Küçüklüğünden beri amcasının üvey oğlu olan ara sıra evlerine gelen “Kemal Ağabeyi”ne derin bir hayranlık duyuyor. İşte aşkı da bu hayranlıkla başlıyor. Yıllarca kimi zaman kendi içinde kimi zaman açık açık gösterdiği bu hayranlığıyla bıkmadan, usanmadan, yorulmadan her gittiği görevden dönmesini ve Mustafa Kemal’e kavuşmayı bekliyor. Zübeyde Hanım’ın Makbule’nin bu durumdan memnun olmadığını bile bile vazgeçmiyor. Çünkü biliyor ki Mustafa Kemal’in de ona karşı duyguları var. Fikriye her ne durumda olursa olsun yanında oluyor. Hayatının en güzel, en mutlu yılları Mustafa Kemal’in yanında olduğu, birlikte yaşadıkları Ankara’daki o iki yıl. (Kitabın sonundaki açıklamada Fikriye’nin ailesi tarafından bu süre de imam nikahıyla evli oldukları söyleniyor, ancak M. Kemal’in yakınları bunu doğrulamıyor.) Fikriye’ye ve aşkına öylesine hayran kaldım ki sadece ondan bahsettim. Lakin kitap tabii ki de sadece bundan ibaret değil. Mustafa Kemal’le ilgili öyle güzel detaylar var ki ona olan hayranlığım daha da arttı.
     Kitap Fikriye’nin ve ailesinin tanıtılmasıyla başlıyor. Ve Mustafa Kemal’le, ailesiyle ilgili daha önce duyduğumuz ve hiç duymadığımız olaylarla devam ediyor. Mustafa Kemal’in doğumu, okuduğu okullar, katıldığı savaşlar, kazandığı zaferler, ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için verdiği mücadeleler ve modern bir ülke yaratmak için yapılan devrimler de var kitabımızda. Bunlarla birlikte M. Kemal’in kişiliği, fikirleri, prensiplerine de örneklerle sunulmakta. 
     Tabii ki bir de Latife var. Aşkın diğer kadını Latife. Sanırım hiç sevemeyeceğim onu Fikriye’ye gösterdiği tavırlar yüzünden. “Veda” filmiyle başlayan hoşnutsuzluğum kitabı okurken katlanarak devam etti. Benim için hep M. Kemal’in söylediği gibi onu mevkisi için seven, kıskanç bir kadın olarak kalacak. (Bu cümlelerden de belli oluyor zaten Fikriye hayranlığım )
    Kitabın diğer özelliklerine de bakacak olursak: Kitabın ilk baskısı Kasım 2001’de yapılmış. Aşk ve tarih Hıfzı Topuz’un usta kalemiyle enfes bir şekilde romanlaştırılmış. Anlatım okuyucuyu sıkmayacak şekilde gerçekler değiştirilmeden, kanıtlarıyla veriliyor. Bu da kitabı daha etkileyici hale getiriyor. Kitap on altı bölümden oluşmakta ve olaylar sırasıyla aktarılıyor. Kitapta hoşlanmadığım tek nokta Mustafa Kemal ve Fikriye’ye ait fotoğraflar kitabın hatta bölümün ortasında verilmiş. Bence en sonda verilmesi daha güzel olurdu.
     Kesinlikle okunması ve kütüphanenizde bulunması gerektiğini düşündüğüm muhteşem bir yapıt. Okuyun ve Mustafa Kemal’e bir de bu açıdan bakın.
Keyifli okumalar…
Elif KURT

Kitap zaten başlı başına altı çizmesi gereken cümlelere sahip ama yine de ben birkaç cümle yazmak istedim.
Kitaptan alıntılar:
* “Mustafa Kemal’in gözünde herkes çocuktu. O en yakın arkadaşlarına bile kendine özgü konuşmasıyla ‘çucuk’ diye seslenirdi.” (sy 58)
* “Amerikan mandası diye çırpınanlar, düşman işgali altındaki bu millete ve bize inanmayarak ve bizim hayal ve macera peşinde koştuğumuzu sananlardır. Bunlar umutsuzluk ve bozgunculuk içinde, gerçeklerden uzak yaşayan, ne yapacaklarını ve ne yapıldığını bilmeyen insanlardır.” (sy 144)
* “düşmanlarımızın bayrakları babalarımızın ocakları üstünden ve mabetlerimizin çevresinden çekilinceye kadar savaşmayı sürdüreceğiz. Kendi hükümetimizin yönetimi altında bedbaht ve mutsuz yaşamak, yabancı esareti altında kavuşacağımız mutluluklardan bin kez üstündür.” (sy 167)

* “…Aile tek eşli evliliğe dayanacaktır. Kadınlar milletimizin gerçek anaları olacaktır. Fikret’in dediği gibi, ‘Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer (insanlık). Kaçgöç kalkacak, tesettür kalkacak, çok karılık kalkacak. Bir gün o günlere erişeceğiz…” (sy 174)

Adı: Gazi ve Fikriye
Yazar: Hıfzı TOPUZ
Sayfa Sayısı: 286
Yayınevi: Remzi Kitapevi
Yayın Tarihi: Ekim, 2015 (24. Baskı)
Tür: Tarihsel Roman

                                                                                                                                                                                

Yazar hakkında:
1923 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni (1942), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni (1948) yılında bitirdi. Strasbourg Üniversitesi’nde devletler hukuku ve gazetecilik alanlarında yüksek lisans (1957-59) ve yine Strasbourg Hukuk Fakültesi’nde gazetecilik alanında doktorasını yaptı (1960).1947 yılında Akşam gazetesinde gazeteciliğe başladı. 
 Paris’te Unesco Genel Merkezi’nde Özgür Haber Dolaşımı şefi olarak çalıştı (1959-1983).1974-75 yılları arasında TRT’de Radyolardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. 
Vatan, Milliyet ve Cumhuriyet gazeteleriyle çeşitli dergilerde diziler ve inceleme yazıları yazdı. Anadolu Üniversitesi, Galatasaray ve İstanbul Üniversiteleri iletişim fakültelerinde basın, radyo-televizyon tarihi, uluslararası iletişim ve siyasal iletişim dersleri verdi.



Devamını oku »

İHANET NOKTASI - DAN BROWN

       Yazarın henüz çıkışını yapmadığı dönemde yazdığı bu kitabı, “Da Vinci Şifresi” ile adını duyurduktan sonra diğer kitapları nasılmış acaba diyerek edinmiş ve okumuştum. Tüm Brown kitapları yorumlarında belirttiğim gibi, hangi kitabını okursam okuyayım hala “Melekler ve Şeytanlar”ı tek geçmeye devam ediyorum.
       İhanet Noktası için, aksiyon ve maceranın oldukça üst noktalarda yaşandığı, çıkış kitapları kadar iyi olmasa da yine çok iyi araştırılmış, yine kurgu olan ama içine eser miktarda gerçek bilgilerde yerleştirilmiş klasik Brown kitabı diyebiliriz. Kurgu genel olarak Amerikan seçim sistemi ve Nasa ile ilgili konular üzerine kurulu. ABD'de başkanlık seçimleri vardır ve iki büyük rakipten biri diğerine açık ara fark atacak gibi görünmektedir. Başkan bir gün Sexton'ın kızı Rachel'ı görüşmeye çağırır ve onu kuzey kutbunda, NASA'nın bir keşfi ile ilgili araştırmaya gönderir. Üzerinde canlı fosilleri olan bu göktaşı uzayda hayat olduğunu göstermektedir ve bu durum NASA karşıtı olan Sexton'ın seçim kampanyası için büyük bir darbe demektir. Bu araştırmalara delta gücü ve olağanüstü araçlarda katılmıştır. Birileri gerçeklerin ortaya çıkmasını istememektedir ve kutuplardaki bir avuç insanın hayatı gerçek anlamda tehlikededir.
      Biraz bilim kurgu, biraz siyaset ve siyasi oyunlar,biraz entrika ve bir miktar gerilimle birlikte polisiye tarzı iyi bir kurgusu olan kitaba başladığınız zaman hemen içine dalıyorsunuz. Daha ilk sayfalardan başlayan akıcılığı son sayfaya kadar sürüyor. Altın Kitaplar'dan çıkan diğer Brown kitapları gibi bu da Petek Demir'in ellerinde çevrilmiş ve gayet iyi olmuş. Karakterler yine gayet iyi detaylandırılmış.
       Film tadında bir kitap okumak isteyenler için iyi bir seçenek olabileceğini düşünüyorum. Brown'ın kalemi ile okurken hayalinizde canlandırmanız hiç zor olmuyor.
Şimdiden keyifli okumalar...29/12/2015
Sevgilerimle...


Orjinal Adı: Deception Point
Yazar : Dan Brown / 1964 - ABD
Sayfa Sayısı : 511
Yayınevi : Altın Kitaplar
Yayın Tarihi : 04/2015
Çeviri : Petek Demir
Tür : Roman / Macera

                                                                                                                               
YAZAR HAKKINDA;
22Haziran 1964 yılında Amerka'da doğan Dan Brown, Başkanlık ödülü kazanmış matematik profesörü bir baba ve ilahiyat sanatçısı olan bir annenin oğlu olarak bilim ve din gibi felsefelerin egemen olduğu bir ortamda büyüdü. Eğitim hayatından sonra bir süre okuduğu okulda İngilizce öğretmenliği yaptıktan sonra şifre çözme ve gizli örgütlere duyduğu ilgi üzerine, 1996 yılında ilk romanı olan “Dijital Kale” yi yayınladı. Ardından 2000 yılında, içinde bulunduğu bilim,din paradoksundan esinlenerek kaleme aldığı “Melekler ve Şeytanlar” adlı kitabını yayınladı. 2001 yılında yayınladığı, tekno-gerilim türündeki sayılı eserlerden biri olan “İhanet Noktası”nda politikada ahlak,gizli teknoloji gibi konuları işledi. Büyük babasının mason olduğunu açıklayan Brown'un 2009 yılında yayınladığı “Kayıp Sembol” adlı kitabında masonları işlemiş olmasının nedeni buna bağlanmıştır. Son olarak 2013 yılında “Cehennem” adlı kitabını yayınlayan Brown hala Amerika'da yaşamaya devam etmektedir. Sanat tarihçisi ve ressam olan eşi Blythe, araştırmalarına yardımcı olmakta ve kitaplarına fon sağlamaktadır.
www.danbrown.com


Devamını oku »

DORA: FREUD'A KAFA TUTAN KIZ - LIDIA YUKNAVITCH

Nihai tedavi olarak intikam,” Chuck Palahniuk Önsözü'nden

        Psikolojiye merakı olan, alanı olan ve Freud hakkında okumuş olan bir çok okuyucu Ida Bauer'i, Freud'un ona taktiği isim olan Dora olarak mutlaka bilir. Dora (Ida Bauer), Freud'un bir dönem hastası idi. Düştüğüm yanılgıya düşmeyin diye en baştan belirtmek isterim, bu kitapta o seanslar ya da psikolojik paragraflar bulamayacaksınız. Kitapta geçen Freud ve Dora ilişkisi ve Dora'nın yaşadıkları dışında verilen tüm detaylar,seanslar vs. hepsi yazarın hayal gücünün bir ürünü.
        Dora ( Ida Bauer) 14 yaşında tacize uğrar. Bir süre sonra kendisini taciz eden adamın eşi ile babasının ilişkisi olduğunu öğrenir ve buna şahit olur. Bu şekilde üst üste yaşadığı tramvalarla psikolojisi bozulan Dora, 17 yaşına geldiğinde ailesi tarafından dönemin ünlü psikoloğu Freud'a gönderilir. Babasından nefret eden,annesinin pasifliğine öfkeli, kırgın,yalnız,arayış içinde bir genç kız olan Dora'nın, bir yandan iç dünyasına yolculuk yaparken diğer yandan Freud ile olan seanslarını ( yazarın aktardığı şekli ile ) okuyoruz.
       Freud'un bu seanlarla ilgili notlarında Dora hakkında hoş olmayan yazılarına öfkelenen yazar Yuknavitch, bu kitabı ile bir nevi Dora'nın Freud'dan intikam almasını sağlıyor. Ve bunu yaparken gerçekten Freud'a zerre kadar acımıyor. Yuknavitch'in hayatını biraz araştırdıktan sonra gördüm ki, kardeşi ile kendisi babasının sözlü ve fiziksel tacizine maruz kalmış ve alkolik olan annesi tarafından hiç korunmamış. Bu noktada kendisini Dora ile özdeşleştirerek Dora adına aslında kendi yaşadıklarının da intikamını almaya çalıştığını düşünüyorum. Yazarın bu tarafını da düşününce keşke önce yazar hakkında biraz bilgi edinseydim dedim...
       Kitap Dora'nın dilinden anlatılıyor ki oldukça argo bir tarzı var. Ailesine karşı isyanı ve duruşu, yaşadıklarının suçlusunun kendisi olmadığını anlatmaya çalışmak için kullandığı yollar, cinsel anlamda düşündükleri ve yaşadıkları çok samimi bir şekilde aktarılıyor. Belki etrafımızda görsek dışlayacağımız Dora için için kendisi için üzüldüğümüz bir çocuk aslında. Ve o hem Dora hem yazarın kendisi aslında...
       Bu kitap ile ilgili yazacak çok fazla bir şeyim yok aslında. Yazarın Dora'yı temize çıkarmaya çalışmasını ve bir şekilde ona, kelimelerle bir kere daha kendini ortaya koyma, intikamını alma şansı vermesini takdir etmiş olsam da bunu yapış şeklini ben sevemedim. Dora'yı kullanmadan, kendi yaşadıklarını samimi bir şekilde iletse belki çok daha anlaşılır ve samimi olurdu diye düşünüyorum. Zaman zaman aşırıya kaçan tepki ve davranışların olduğu satırlarda ise Dora'nın yalnız olmadığı, yanında Yuknavitch'inde olduğunu düşünüyorum. Tepkilerin ve davranışların aşırılığına başka türlü anlam veremiyorum.
Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar, sevgiler :) 16/10/2016

Orjinal Adı: Dora: A Headcase
Yazar : Lidia YUKNAVITCH
Sayfa Sayısı : 259
Yayınevi : Aprıl Yayıncılık
Yayın Tarihi : 2014
Çeviri : Kıvanç GÜNEY
Tür : Roman


                                                                                                                           
Yazar Hakkında;
ABD'de dünyaya gelen Yuknavitch küçük yaşta babasının sözlü ve fiziksel tacizlerine maruz kalmıştır. Alkolik olan annesi ise durumu biliyor olduğu halde müdahale etmemiştir. Bu şartlarda büyüdüğü evden iyi bir yüzücü olduğu için farkedilerek Teksas Üniversitesi'ne geçmiş ve Florida'ya yerleşmiştir. Ancak alkol ve uyuşturucu bağımlılığı sebebi ile bursunu kaybetmiştir. Daha sonra İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 3 kez evlendi. Şu anda son eşi ve oğlu ile Oregon'da yaşamaktadır.

Devamını oku »

KAFES - JOSH MALERMAN

Sakın gözlerini açma!”

     Uzun zaman kitaplığımda okunmak için sırasını bekledikten sonra tatile çıkarken yanıma aldığım, okuduktan sonra onu orada öylece beklettiğim için ciddi ciddi vicdan azabı çektiğim, en iyilerimden biri olan kitap! Senin bir devamın olmalı!
       Kitap bir yerlerde kalmış gibi ama bitmiş gibi de. Bu halini sevdim ama devamı da olsa iyi olur gibi. Böyle garip gel gitler yaşatacak bir finalle son bulan Kafes, bir kaç saat içinde okunup bitiyor. Konu çok iyi,tarz ve anlatım çok farklı. King ya da benzer yazarlarla kıyaslamayı doğru bulmadım, ben tamamen kendine has olduğunu düşünüyorum. Korku gerilim türlerinde de oldukça çok kitap okumuşluğum vardır ama bu kitap çok farklı bir tat bıraktı bende. Korku değil, gerilim,şüphe ve bir şekilde yarattığı paranoya satırlardan insanın içine doğru akıyor. Bir noktadan sonra kitabın içinde, gözlerim bağlı bir şekilde yol almaya çalışıyor hissi oluştu ki bu en iyi tarafıydı. Bu benim kitabın orta yerine dalabildiğimin, Malori ile özdeşleşmeyi başardığımın göstergesi ve pek tabi bunu başaran yazarın ta kendisi. Bu onu ayakta alkışladığım noktadır. Özellikle bunun ilk kitap olduğu düşünülürse gerçekten büyük bir başarı.
       Kitabın konusuna kısaca değineyim; Dünya, yavaş yavaş deliren ve çevresindekileri yada kendisini öldüren insanların haberleri ile sarsılmaktadır. Buna sebep olan ise kendisini gördüğünüzde delirmenize neden olan varlıklardır. Malori'nin tüm olaylar başladığında hamile olduğunu öğrenmesi, üzerine bu durumun bir salgın gibi yayılarak artık hayatı durma noktasına getirmesi, yaşamak için gözleri bağlı ölüm kalım savaşları vermesi ve nihayetinde başka bir evde başka bir gruba katılması ile hikayemiz başlar. Bu gruptakilerle aylarca vereceği ölüm kalım savaşından sonra çocukları ile bambaşka bir yerde hayatına devam edecek ve artık sürdürülemez olduğu noktada ise çocukları ile birlikte son bir yolculuğa çıkacaktır.
       Konuyu çok fazla detaylandırmak istemiyorum. Spoiler vermek istemem :) Yazarın bence yaptığı en büyük güzellik bu varlıklar hakkında hiçbir birgi vermeyişi olmuş. Gizem yaratmış olması ayrı, bilmediğimiz ve görmediğimiz şeyden korkarız genellemesi ile birlikte bu varlıkları tamamen bizim hayal gücümüze bırakmış. Özgürce hayal edebildiğim ve kafamın içinde bunu dilediğim gibi canlandırabildiğim kitapları okurken yaşadığım keyif kesinlikle çok daha farklı. Bu nedenle kitap bu yönüylede benden kesinlikle on numara beş yıldız aldı diyebilirim.
       Anlatım oldukça iyi ki bunu ayrıca çeviriye borçluyuz. Öyle kelimelere, cümlelere, yazım yanlışlarına pek takılmadan soluk soluğa okunan bir kitap olması bu yönünü zaten bertaraf etmiş diye düşünüyorum. Ben öyle hataya rastlamadım o ayrı. Benzer konuların farklı yazarlar ve hatta filmlerde farklı şekillerde işlenmiş olması da beni pek rahatsız etmedi. Benzerleri olmasına rağmen onların içinden bu kadar başarılı bir şekilde sıyrılıp çıkması, bana göre kesinlikle takdir edilesi bir durum. Bunun yazarın ilk kitabı olması şaşırtıcı ama yazar için bir yandan üzüldüm diyebilirim. Kendi çıtasını o kadar yükseltmiş ki artık hep bundan daha iyisini yazmak zorunda. Ama bence kesinlikle bunu başaracaktır. Ben kendisini kitap, içerik, anlatım, etkileyicilik, sürükleyicilik ve bir kitapta aranan her ne varsa hepsi için yürekten tebrik ve takdir ediyorum.
       Kapak tasarımını ayrıca çok beğendim İthaki Yayınları bu konuda da oldukça iddialı ve başarılı. Koridor'un o tek tip kapaklarının yanında bunlar tamamen kendine has kalıyor ki hep istediğim şey :) Kitabın başarısı tartışılmaz,tabi film olması da kaçınılmaz. Hakları alınmış ve film olarakta ilerleyen günlerde karşımıza çıkacak. Ben kitabın yarattığı etkiyi yaratacağına pek ihtimal vermiyorum. Her zaman dediğim gibi önce kitap!
       Şöyle bir kenarlara çekilip, çayınızı kahvenizi alıp,saatlerce nefes almadan okumak istediğiniz bir zaman varsa işte bu kitap o zamanlardan biri için oldukça uygun. Ben bir gece de nefes almadan bitirdim ve en iyilerimden biri oldu...Daha iyilerini okuyana dek :)
Keyifli okumalar, sevgiler. 16/10/2016

Orjinal Adı: Bırd Box
Yazar : Josh MALERMAN
Sayfa Sayısı : 336
Yayınevi : İthaki Yayınları
Yayın Tarihi : 2016
Çeviri : Aslı DAĞLI
Tür : Psikolojik Gerilim

                                                                                                                                                                              
Yazar Hakkında;
24 Temmuz 1975'te ABD 'de doğdu. Bir rock grubunda solist olan Malerman “Bird Box” tan önce yayınlanmamış bir kaç kitap daha yazmıştır. “Bird Box” ile 2015 yılında 3 farklı ödül almıştır. Hakları satın alınan kitabın filmi ise yapım aşamasındadır. Yaşamına Michigan'da devam etmektedir. 
Devamını oku »

SOSYOPAT - DANIEL ANNECHINO

Günahlarının bedelini ödemeye hazır mısın? “ Kapak yazısı

       Bir çok farklı yazardan polisiye ve gerilim kitapları okudum. Kütüphanemdeki tüm kitaplar gibi onları da burada paylaşacağım. Bu tür kitaplara bir kaç ay önce okuduğum “Sosyopat” adlı kitapla başlamış olayım. Türü genel olarak severim, ortak bir tarzı vardır,cinayetler, dedektif kovalamacaları ve en nihayetinde yakayı ele veren katiller. Bir çok türde olduğu gibi, bu tarz kitaplarda da dikkati sürekli kitapta tutmak için hikaye ve kurgunun gerçekten çok iyi olması gerektiğini düşünüyorum. Başladığınızda bırakamadığınız ve sizi heyecanla bir sonraki sayfayı çevirmeye zorlamayan bir polisiye ne kadar keyif verebilir? Okuyucunun silahı sayfalardır ve katili yakalamak için sürekli bir tempoda okuyup sona ulaşmak istemelidir.
       Simon, annesi tarafından çarpık dini inançlarla büyütülmüş,yalnız yaşayan bir fizyoterapisttir. Tanrının kendisini görevlendirdiğini düşünmektedir,ayrıca ölü annesinin hayalleri ve sesi ile kendisine bir misyon edinmiştir. Genç anneleri günahlarından arındırmak...Bunun için şehirden uzak olan evinin bodrum katında oluşturduğu kefaret odasını kullanmaktadır. Anneleri kaçırıp bir süre burada tutmakta ve sonra da çarmıha gererek öldürmektedir. Her ölüm ile cennete bir adım daha yaklaştığını düşünmektedir. Dedektif Rizzo ise küçük bir kız çocuğu olan yalnız bir annedir. Eski eşi Tommy,borçlandığı kişilerce öldürülmüştür. Rizzo, Simon'ın davasına atanacak,ortağı Al ile adım adım katile yaklaşırken ummadıkları süprizlerle karşılaşacaklardır.
       Bu türü sevenler için kitabın tahmin edilebilirliği çok yüksek. Ben bu tür kitaplarda aslında, karakterlerin psikolojilerini,iç savaşlarını ve güdülerini okumaktan hoşlanıyorum. Bu analizleri yapmak, karakterleri daha gerçek kılıyor diye düşünüyorum. Olayın psikolojik boyutundayım yani anlayacağınız. O nedenle kitabın kurgusu kadar karakterlerin iç dünyalarına ve ruh hallerine ilişkin verilen bilgi bolluğu da benim için çok önemlidir. Burada bu analizleri yapmaya yetecek bilgi, bana göre yeterince verilmiş. Bu, benim için, kitap adına bir artı. Ama daha ortasına gelmeden sonunu tahmin etmek bir miktar hayal kırıklığı da yaratmadı diyemem.Genel olarak anlatımı akıcı ve sürükleyici bir kitap. Vaktiniz varsa bir kere de okuyup bitirebilirsiniz.
       Yazar hakkında en detaylı bilgiyi kendine ait bir blogda buldum. Ve bilgi amaçlı bir kısmını çevirdim. Yazarımız lise hayatı boyunca hiç kitap yüzü açmamış,en iyi notu D+ olan,okumaktan hoşlanmayan,kendi tabiri ile sıska ve sevilmeyen bir gençmiş. İlk kitabını 1992 yılında otomotiv sektöründe çalışırken yazmış. Bilgisayarı olmadığı için tüm taslağı elde hazırlayan yazarımız, bundan sonra da seri halinde bir çok kitap yazmış. Dilimize çevrilen tek kitabı ise “Sosyopat”'tır. Bu kitaba bir de devam yazmış, ancak henüz Türkçe olarak yok. 03/12/2015
Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim.

Sevgilerimle :) 


Orjinal Adı: THEY NEVER DIE QUIETLY
Yazar : DANIEL ANNECHINO
Sayfa Sayısı : 358
Yayınevi : SAYFA 6
Yayın Tarihi : 2012
Çeviri : MEHMET GÜRSEL
Tür : ROMAN / POLİSİYE

                                                                                                                                                                                


YAZAR HAKKINDA;

New York doğumlu Daniel Annechino, ortalama bir öğrenci olarak okul hayatına devam etmiş ve daha sonra otomotiv sektöründe çalışmaya başlamıştır. 1992 yılında otomotiv hakkında ilk kitabını yayınlar. Ancak onun en büyük tutkusu gerilim kitapları kurgulamaktır ve bu alanda ilk kitabını 2011 yılında yayınlar. Dilimize çevrilen tek kitabı olan “Sosyopat” yazarın ilk kitabıdır. Bunun ardından 3 Kitap daha yayınlamıştır. Eşi ile birlikte San Diego'da yaşamaya devam etmektedir.


Devamını oku »

KIZIL 1-2-3 - JOHN KATZENBACH

Adı duyulmamış bir gerilim romanı yazarı. Sıradan, evli bir adam. O, karakterlerini önce yazıyor, sonra öldürüyor.”

        Psikolojik gerilim türünde kitapları okumayı gerçekten seviyorum, hele kitap iyi bir kalemden çıkmışsa tadına doyum olmuyor. Katzenbach'ın şimdiye kadar 3 kitabını okudum. Evet türleri psikolojik gerilim, ancak bir şekilde farklılıkları var. Öyle nefes nefese okunan kitaplar değil, biraz daha dingin ama alttan alttan strese sokan kitaplardı. Zaman zaman konudan kopma noktasına getirsede bir şekilde hikayenin devamını ve sonunu öğrenme isteğini de beraberinde getiriyor. Sonuç olarak Katzenbach okumayı seviyorum. :)
        Kitap; adı sanı duyulmamış bir cinayet romanı yazarının, büyük çıkış yapacağını düşündüğü yeni kitabı için seçtiği üç kurbanına mesajlar yollaması ile başlıyor. Birbirleri ile ilişkileri olmayan ama eşi aracılığı ile katilin yörüngesine girmiş bu üç kadının tek ortak özelliği kızıl saçlarıdır. Ve buradan yola çıkarak katil onları kırmızı başlıklı kız kendisini de kötü kurt olarak tanımlamaktadır. Onlara gönderdiği mesajlardan sonra bir şekilde birbirlerini bulur ve kurt ile heyecanlı bir köşe kapmaca oyunu oynamaya başlarlar.
        Katzenbach'ın, hayal kırıklığı boyutunda olmasada okuduğum en vasat kitabı buydu diyebilirim. “Psikoanalist” ve “Profesör”den sonra daha iyi bir çıkış yapması beklenirdi. Tarzı diğerlerine göre biraz daha farklıydı ama kurgu, anlatım ve uygun gördüğü son bence yeteri kadar iyiydi. Sanırım tanıtımlar ve arka kapak yazıları farkında olmadan beklentilerimizi yükseltebiliyor. Ve her okurun keyif aldığı nokta farklı. Ben genel olarak sevdim. Gün içerisinde aklıma kızılların geldiği zamanlar oldu ve kitap iki gün içerisinde bitti. Daha ne olsun :)
        Kitabın orijinal kapak tasarımını daha çok beğendim. Çeviri güzel, anlatım açık ve anlaşılır, öyle yazım yanlışları, imla hataları gibi durumlarla kopmadan okunabiliyor. Koridor bu konuda gerçekten iyi çalışıyor. Sadece kapak tasarımlarının aynılığını sevmiyorum...
        Özetle Katzenbach iyi bir yazar, güzel yazar, yormadan okunur, severek okunur sonra alışkanlık yapar. Bu kitabı okumamak bir kayıp olmasa bile her kitabın isteyene mutlaka bir şekilde bir yerlerden katkısı olduğunu düşünüyorum. Psikoanalist ve Profesör'ü ise türü sevenlere mutlaka tavsiye ediyorum. Okunacak kitaplarımın arasında bekleyen Şizofren adlı kitabını da en kısa zamanda okuyarak paylaşacağım :) 12/09/2016
Şimdiden keyifli okumalar.
Sevgilerimle :) 


 
Orjinal Adı: Red 1-2-3
Yazar : John KATZENBACH
Sayfa Sayısı : 466
Yayınevi : Koridor Yayıncılık
Yayın Tarihi : 2014
Çeviri : Enver GÜNSEL
Tür : Psikolojik Gerilim

                                                                                                                                                                           
YAZAR HAKKINDA;
23 Haziran 1950 ABD doğumlu yazar John Katzenbach, eski ABD Başsavcısının oğludur. Katzenbach bir süre, Miami Herald ve Miami News yayınları için ceza mahkemesi muhabirliği yapmıtır. Ayrıca Heralp Tropic dergisinde yazarlık yapmıştır.
Gazetecilik kariyerini kitap yazmak için bırakmış ve 1982'de ilk kitabını yazmıştır. “Heat of the Summer”adlı bu kitabının “The Mean Season” adı ile filmi yapıldı ve başrolde Kurt Russell oynadı. 1999 yılında yazdığı bir diğer kitabı “Hart'a War”'ı yayımladı ve 2002 yılında bu kitabında aynı isimle filmi yapıldı.Eşi ile birlikte Massachusetts'te yaşayan yazarın toplam 14 kitabı bulunmaktadır ve bunların 5 tanesi Koridor Yayıncılık tarafından dilimize çevrilip yayınlanmıştır.

Devamını oku »

TİMSAHKUŞU - RUTH RENDELL

Timsahın en sadık dostudur timsahkuşu, belki de tek...Onun dişlerinin arasında geçer yarı ömrü,orada beslenir,onu uyarır da, onun bekçisidir tehlikelere karşı....” Tanıtım Yazısı

       Yazarın okuduğum ilk ve tek kitabı. Yine yıllar önce okuduğum bu kitap, psikolojik gerilim türünde dünyaca ünlü yazar Rendell, hem gerilim yüklü bir hikayeyi anlatırken hemde 16 yaşında bir genç kızın iç dünyasına farklı bir yolculuk yapmamızı sağlıyor . Konusu ve hazırladığı sonu ile oldukça keyifli ve okunası bir kitap.
       Lisa, herkesten uzak,soyutlanmış bir bölgede, gösterişli bir çiftlik evinde dünyaya gelmiştir ve annesi ile birlikte yaşamaktadır. Telefon,televizyon ya da günlük gazeteler gibi dünyadan haber alma şansı olmayan Lisa'nın bildiği ve normal olduğunu kabul ettiği tek yaşam tarzı kendi hayatlarıdır. Annesi bir seri katil olan Lisa, annesinin cinayetlerine tanıklık etmiş ve bunu normal bulmuştur. Çünkü annesi onu bu şekilde yetiştirmiş ve normal olanın,doğal olanın bu olduğuna inandırmıştır. Lisa için sunduğu hayatta hiç bir iletişim yolu olmadığı içinde Lisa'nın normal algısı bizimkinden çok farklı şekillenmiştir. Yaşamı boyunca bir çok sıkıntı çekmiş olan Eve, kendince kızını bunlardan korumaya çalışmaktadır . Lisa'nın hayata dair evde yaşadıkları dışında bildiği herşey bir kaç kitapta okudukları kadardır. Ona göre herşey yolundadır, taki polisler evlerine gelip sorular sormaya başlayana kadar. Bu noktadan sonra Eve, Lisa'yı Londra'da bir tanıdıklarının yanına yollamak ister. Çünkü polise açık vermesini istememektedir. Lisa evden ayrılır ve hoşlandığı çocuk olan Sean'ın yanına gider...Hikayesini anlatmaya başlar...
       Kitap gerçekten çok enteresan. Timsahkuşumuz Lisa, çok özel bir karakter. Yazar, onlar için gerçekten çok uygun ve çok farklı bir dünya tasarlamış. Öyle ki Lisa ancak bu kadar dünyadan bihaber olabilir, ancak bu kadar doğal karşılayabilirdi ölümleri...Daha ilk sayfadan başlayan olaylarla birlikte kitabın son sayfasına kadar gerilim,merak ve kısmende acıma duyguları arasında dolaşıp duruyoruz. Hayata dair hiçbir bilgisi olamayan Lisa ile hem hayatı keşfediyor, hem duygularını analiz ediyor,hem de normlarının değişimine tanıklık ediyoruz.
       Alışılagelmiş gerilim romanlarından çok farlı bir bakış açısına ve konuya sahip olduğunu düşünüyorum. Yazarın diğer kitaplarını henüz okumadım. Bu arşivin bir diğer iyi yanı da, arada dehasına hayran kalıp atladığım yazarları tekrar anımsamak ve diğer kitaplarını da almak için çılgınca bir liste hazırlamak oldu. Ruth Rendell kesinlikle onlardan biri. Yazar hakkında kısmı için araştırma yaparken bu yıl hayatını kaybettiğini öğrendim :( Ardında bir çok eser ve "en iyi psikolojik gerilim yazarı" ünvanını bırakarak...Bir yazarı onurlandırmanın en doğru yolu kitaplarını okumak diye düşünüyorum.
       Psikolojik yönü daha kuvvetli olan bir gerilim romanı okumak, Lisa'nın hayatı öğrenmesine şahitlik etmek ve bir seri katilin kızı olmanın ne demek olduğuna dair fikir edinmek için iyi bir kitap. Türü sevenlerin Ruth Rendell'ın tarzını da seveceklerine inanıyorum. 14/12/2015
Şimdiden keyifli okumalar...
Sevgilerimle :)



Orjinal Adı: The Crocodile Bird
Yazar : Ruth Rendell / 1930 - İngiltere
Sayfa Sayısı : 270
Yayınevi : Doğan Kitap
Yayın Tarihi : 03/2006 – 1.baskı
Çeviri : Duygu Korhan
Tür : Roman / Psikolojik Gerilim


                                                                                                                                    
YAZAR HAKKINDA;
17 Şubat 1930 yılında İngiltere'de doğan Ruth Rendell, dünyanın en ünlü polisiye-gerilim yazarlarındandır. Eserleri eleştirmenler arasında hayranlık uyandıran yazarın sahip olduğu bir çok ödül vardır. 7Ocak 2015 yılında felç geçiren Rendell, 2 Mayıs 2015 yılında hayatını kaybetmiştir. Altmıştan fazla kitabı olan Rendell'ın dilimize çevrilmiş 18 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları 21 dile çevrilmiş ve bir çok ülkede, kendi alanında satış rekorları kırmıştır.


Devamını oku »

PSİKO ANALİST - JOHN KATZENBACH

Freud ve Jung bir araya gelse,daha iyisini yazamazdı.” Kapak Yazısı

        Psikolojik içerikli kitapları,karakter tahlillerini ve davranış analizlerini yapabilecek kadar iyi detaylar veren kitapları çok severim. Bu kitapta bunların hepsini bir arada bulmak mümkün.Yazar, bunlarla birlikte iyi bir hikaye ve başarılı bir kurgu ile oldukça keyifli bir kitap ortaya çıkarmış.
       New York'lu bir psikanalist olan Dr. Frederick Starks 53.doğum gününde gizemli bir mektup alır. Bu mektup Rumpelstilskin ismini kullanan kişinin doktor için hazırladığı bir kötü süprizin tanımıdır. Eğer 15 gün içerisinde Rumpel'ın kim olduğunu bulabilirse oyunu kazanacaktır. Ancak bulamazsa, notla birlikte gelen 52 ismin bulunduğu ve doktorun yakınlarından oluşan listedeki kişiler teker teker öldürülecektir. Tüm bunlarla uğraşmak istemezse ona bir seçenek daha sunar ki bu “kendini öldür” şeklindedir. Kitap bu şekilde bir girişle daha ilk sayfalardan büyük bir merak uyandırmıştır ve bunu kitabın son sayfalarına kadar sürdürmüştür. Rick,bir psikanalisttir ve mesleğinin getirisi olarak satır aralarını okuyabilir ve karşısındakinin kim olabileceğine dair en doğru teorileri üretebilir. Bir yanda yakınlarının hayatı için yaşadığı endişe, bir yanda bilinmezi bulmaya çalışarak geçen zaman ve bir yanda ise hayatından vazgeçmek zorunda kalırsa ne yapacağı gibi ruh halleriyle Rumpel'ın peşine düşer. Bu süreçte banka hesapları boşaltılır ve mesleki itibarı zarar görmeye başlar. Gazete verdikleri ilanlarla haberleşmeye devam eden ikilinin durumu bir süre sonra beklenmedik şekilde değişecektir. Rick bu oyunu nasıl oynayacak? Rumpel'ın kim olduğunu bulabilecek mi? Yoksa hayatından vazgeçmek zorunda mı kalacak?
       Kitap bitti denecek kadar yavaşladığında bir anda tekrar hareketleniyor. Her karakterde,her olayda Rumpel'ı bulmaya çalışıyorsunuz. Bir yerden sonra arayış sadece Rick'in değil okuyucununda arayışı haline geliyor. Kurgu öyle iyi yapılmış ki kitabın içine dalıp her şeyi çözmek isteği yaratıyor. Bu yönüyle akıcı ve gayet rahat okunabilir bir kitap. 490 sayfa, ancak yeterli zamanınız olursa çok kısa zamanda bitecek kadar sürükleyici. Polisiye değil böyle bir beklenti içine girmeyin, kitap tamamen Rick ve Rumpel çevresinde dönüyor. Tabi yan karakterler de var. Ama daha çok bir psikolojik gerilim okuyacağınızı söyleyebilirim.
       Bu kitabın arka kapağında Washington Post'un yazısına ve kitabın ismine bakarak aldım. Yazara ait okuduğum ilk kitaptı ve devamı da geldi. Yazarın şimdiye kadar üç eseri film olarak beyaz perdeye aktarılmış .Psikoanalist'in filminin çekilmesi de söz konusu, bu sene çalışmalara başlanmış. Eğer bu tarz psikolojik gerilimler ilgi alanınıza giriyorsa tavsiye ederim. 03/12/2015
Filmi ne zaman çıkar bilemem ama her zaman kitap film'den önce derim. :)
Şimdiden keyifli okumalar.
Sevgilerimle...


KİTAP HAKKINDA YORUMLAR;

  • Hem bir gerilim romanı,hem bir varoluşsal tez, hem de Freudyen bir cehennem seyir raporu...Kusursuz bir zamanlama ile gerilimi asla elden bırakmıyor. Katzenbach öyle kıvrak biranlatıma sahip ki kitabın atmosferi içinize işleyecek.” Washington Post
  • Müthiş bir iç hesaplaşma. Çalınan kimlik,intikam ve benliğin keşfi üzerine yazılmış sonuna kadar özgün bir hikaye.” USA Today



Orjinal Adı: The ANALYST
Yazar : JOHN KATZENBACH/ 1950 - ABD
Sayfa Sayısı : 491
Yayınevi : KORİDOR YAYINCILIK
Yayın Tarihi : 2010 / 1.baskı
Çeviri : İPEK İBİK
Tür : ROMAN / PSİKOLOJİK GERİLİM

                                                                                                                                                                                


YAZAR HAKKINDA;
23 Haziran 1950 ABD doğumlu yazar John Katzenbach, eski ABD Başsavcısının oğludur. Katzenbach bir süre, Miami Herald ve Miami News yayınları için ceza mahkemesi muhabirliği yapmıtır. Ayrıca Heralp Tropic dergisinde yazarlık yapmıştır.
Gazetecilik kariyerini kitap yazmak için bırakmış ve 1982'de ilk kitabını yazmıştır. “Heat of the Summer”adlı bu kitabının “The Mean Season” adı ile filmi yapıldı ve başrolde Kurt Russell oynadı. 1999 yılında yazdığı bir diğer kitabı “Hart'a War”'ı yayımladı ve 2002 yılında bu kitabında aynı isimle filmi yapıldı.Eşi ile birlikte Massachusetts'te yaşayan yazarın toplam 14 kitabı bulunmaktadır ve bunların 5 tanesi Koridor Yayıncılık tarafından dilimize çevrilip yayınlanmıştır.


Devamını oku »

ATEŞ ÇEMBERİ - ALEXANDRA BRACKEN

      Son zamanların en çok okunan distopyalarından “Karanlık Zihinler” serisinin son kitabı “Ateş Çemberi”de nihayet bitti. İkinci kitap olan“Buz Kapanı”nı öyle büyük bir heyecanla okuyup bitirdim ve kitap öyle bir yerde bitti ki bu son kitabı beklemek zorunda kalmak çok can sıkıcı gelmişti. Distopya okumayı seviyorum evet ama bu seri benim için farklı oldu,güzel oldu,iyi geldi...
Belki biraz yoğun bir zamanıma denk geldiği için çok kendimi vererek okuyamadım, belki de 2.kitaptaki son öyle vurucu,öyle etkileyici olmuştu ki bu son kitap bende aynı etkiyi yaratmadı. Asla kötü değildi,beklenmedik ve iyi bir finaldi ama ben hala “BuzKapanı”nın etkisindeyim diyebilirim.
       Bir kısım okur çok yavaş ilerlediğinden şikayet ediyor ancak ben öyle düşünmüyorum. Evet her biri uzun kitaplar ancak gerçekten karakterleri,olayları ve mekanları o kadar detaylı ve iyi tasvir etmişki...Bir yerlerde bu mekanlar gerçekten var, karakterler bu olayları yaşıyor gibi hissediyor insan. Bu gerçekçiliği ve derinliği sağlayabilmek ancak detaylar ile mümkün olabilirdi. Hemen olayların içine dalmak yerine karakterileri tüm yönleri ile tanımak ve yaşanan olayları tüm detayları ile bilmek farklı şeyler. Belki de bu tarz distopyalar bu okurlar için uygun değildir. Biraz sabır gerektiren bir seri kesinlikle ancak harcanan zamana değer...
       Son kitabımızda Ruby büyümeye ve olgunlaşmaya devam ediyor, artık daha kendinden emin,daha güçlü ve özgüveni oldukça yüksek. Büyük kararlar alıyor ve uygulamaya geçme konusunda tereddütsüz davranıyor. Zaman zaman Cole ile yakınlaşmaları olsa da hala Liam için atan bir kalp...Liam böyle bir distopya için oldukça ütopik bir karakter olarak kalsada hala sevimli...Ancak bu kitapta fazla ön plana çıkartılmamış. Son sayfalarda yeri büyük o ayrı. Zu'nun tekrar dönüşü zaten muhteşemdi. Serinin en sevilen karakteri olduğunu söyleyebilirim. Dönüş konuşması ayrı güzel varlığı ile kitap başka bir güzel oldu.Vida'nın keskin tavırlarına sanki bu kitapta biraz daha alıştım sanırım o kadar rahatsız etmedi ama ben bir şekilde ondan tam olarak hoşlanmayı başaramadım...Chubs, kitap boyunca hep aynı kalan tek karakterdi sanırım. Sadece biraz daha olgunlaşmış olsa da “bizim Chubs” işte dedirtti :) Cole, bir kesimin (Liam severler diyelim) çok hazzetmediği bir karater. Liam' ı seviyoruz evet ama ben Cole'un hep başka bir havası olduğunu düşündüm. Daha kendine özgü, daha asil...Kitapta onun için hazırlanan sonu bu yüzden sevmedim çünkü ben Cole'u sevmiştim...Son olarak Clancy kitabın sonunda Ruby'nin ona yaptığı iyiliği zerrece haketmese de yaşadığı çocukluğu ve hayatı düşünürsek bir yanım ona hep sempati duydu diyebilirim. Karakterlerden bahsetmeyi tercih ettim olaylar konusunda vereceğim her bilgi seriyi okumayanlar için spoiler içerecek. Ama olayların nedenleri ve sonuçları kısmı son 100 sayfaya yayılmış olsa da bu kadar detaylı bir seri için fazla üstün körü anlatılmış diyebilirim.
       Serinin bitişine hem sevinip hem üzülürken ara kitaplar çıktığını öğrendim. “Karanlığın İçinden” adlı kitap hem seriye bağlı karakterlerden hem farklı karakterlerden oluşuyor ve finalden sonra yaşananları konu ediniyor. Ben devam etmeyeceğim, çünkü final benim için yeterliydi. Serinin çok beğenilmiş olması yazar için sevindirici olsa da ilk projesinde bu ara kitapların olmaması ve sonradan eklemesi biraz çıkarcı bir hareket gibi geldi. Ben bu seriyi tadında bırakıp,yepyeni bir çalışma ile karşımıza çıkmasını tercih ederdim. Bizi yine kendine hayran bırakacağından şüphem yok. Serinin fanları için bu muhteşem bir haber tabi o ayrı. Benim için “Ateş Çemberi” yeterli bir finaldi :) Ayrıca bu serinin film olması da kaçınılmazdı. Fox ile anlaşılan serinin en kısa zamanda yayınlanmasını bekliyorum. Kitap her zaman çok daha özeldir ancak bu serinin filmini mutlaka izlemek istiyorum. Umuyorum bir çok kitap uyarlaması gibi hayal kırıklığı olmaz...
       Distopya seven ve uzun uzun okurum sıkılmam diyen herkese mutlaka tavsiye ediyorum. Konunun akışı,tasvirler, karakterlerin iç dünyalarında gezinip,büyümelerine şahitlik etmek,onlarla üzülmek ve onlarla gülmek...Zoru başarmış olduğu içinde Bracken'ı tebrik ediyorum :) ( Bunu ingilizce yazmalıyım; “Congratulations Bracken!!!” ) - 03/06/2016
Sevgilerimle...


Orjinal Adı: In the Afterlight
Yazar : Alexandra Bracken
Sayfa Sayısı : 592
Yayınevi : Parodi Yayınları
Yayın Tarihi : 2016
Çeviri : Handan Arlı
Tür : Distopya







Devamını oku »

KAYBOLUŞ - KEN GRIMWOOD

Hayatınızı bir başka insanın bedeninde yaşasaydınız...” Kapak Yazısı

       Orjinal adı ile “Breaktrough” yazarın yayınladığı ilk kitabıdır. 1976 yılında yazdığı bu kitap, geçtiğimiz yıllarda “Sil Baştan” isimli kitabı çok satınca, diğer kitaplarının da basılması ile okuma şansını yakaladığımız bir çalışması. Kitaplarının yazılış tarihlerine baktığımızda, bugün bu kitapların bu kadar tutuluşu,anlaşılırlığı, hala günümüz tarz ve konularından farklı oluşu bu kitapların geçmişten geldiğine inanmayı güçleştiriyor. Ve ben, Ken Grimwood'un, zamanına göre gerçekten çok derin ve başka bir hayal gücüne sahip olduğuna inanıyorum. O kesinlikle özel bir yazar...Ve ben Kayboluş'u ya da Sil Baştan'ı okudum demek yerine Ken Grimwood okudum demeyi tercih ediyorum...Her zaman dediğim gibi, kesinlikle zamanının ötesinde bir yazar...
       Elizabeth, epilepsi krizleri geçirmeye başladığında 13 yaşındadır ve yıllarca bu hastalığın hayatına getirdiği zorluklarla mücadele etmiştir. 26 yaşına geldiğinde Dr. Garrick ile tanışır ve kendisinin bu alanda yeni ve hala deney aşamasında olan tedavisi için gönüllü olmayı kabul eder. Beynine yerleştirilen minyatür elektrotlara kontrolündeki cihazla elektrik vererek krizlerini kontrol edebilme şansına kavuşmuştur. Dr. beynin sessiz bölgelerinden birine fazladan bir elektrot koyar ve Elizabeth'le bir çalışmaları esnasında garip bir olay gerçekleşir. Elizabeth Viktorya dönemindeki bambaşka bir kadını görebilmektedir. Hatta o kadar gerçektir ki hayatının içindedir ama görünmez bir şekilde onu izleyebilmektedir. Bir süre sonra bu durum Elizabeth'in bütün hayatını etkilemeye başlar. Dr. o bölgeyi çalıştırabilmesi için ayrı bür düğme daha verir ve artık Elizabeth, her istediğinde o zamana gidebilmektedir. Ancak bir süre sonra hayran olduğu bu kadını ve onun zamanını izlemek onun için,içinden çıkılmaz bir kabusa dönüşecektir...
       Yazar yine kalemini, zekasını ve yeteneğini konuşturmuş. Konu olarakta,kurgu olarakta diğer kitaplar gibi çok farklı alanlar seçen yazar, kitabın sonu ile de insanı gerçek manada ters köşeye yatırıyor. Kitap iki farklı zamanda geçiyor ancak bu defa zamanların kahramanları da farklı kişiler. Viktorya döneminde yine bir kaç ünlü isme rastlıyoruz. Tabi yazarın ilk kitabı bu olduğu için,bazı geleneksel durumların bu kitap ile başladığını söyleyebiliriz.
       Anlatım ve kurgu yine çok iyi, kitap oldukça sürükleyici ve merak uyandıran bir şekilde yazılmış. Bir oturuşta bitirebileceğiniz, ilgi alanınızsa eğer hayranlıkla okuyacağınız bir kitap.
       Ken Grimwood'un dünyasına bu kitabı ya da diğerlerinden biriyle farketmez, mutlaka bir göz atmalısınız derim. Hiçbir kitap kayıp değildir belki ama Grimwood hayal dünyası,bakış açısı,zekası, kurgusu ve kalemi ile özel bir yere sahip olabilir diye düşünüyorum. ;)  12/12/2015

Sevgilerimle...


Orjinal Adı: Breaktrough
Yazar : Ken Grimwood / 1944 - ABD
Sayfa Sayısı : 333
Yayınevi : Koridor Yayıncılık
Yayın Tarihi : 01/2010 – 1.baskı
Çeviri : Seçil Ersek / Elif Özkaya
Tür : Roman

                                                                                                                                                                                

YAZAR HAKKINDA;
Kenneth Milton Grimwood, 27 Şubat 1944 yılında ABD'de doğdu.1961 de İndian Springs'den mezun oldu. Daha sonra Bard Collage'da psikoloji eğitimi aldı. Bir radyoda editörken kitaplarını yazmaya başladı. Bir kez evlenmiş,hiç çocuğu yok ve hayatını çoğunlukla yalnız geçirmeyi tercih etmiş bir yazar. 6 Haziran 2003 yılında 59 yaşında, "Replay" adlı kitabının devamı üzerinde çalışırken evinde geçirdiği bir kalp krizi neticesinde hayatını kaybetmiştir.


Devamını oku »

TRUVA TANRIÇASI / P.C. CAST - TANRIÇA SERİSİ 6. KİTAP

Mizahla ve Fantastik öğelerle dolu,dokunaklı bir eser... Bayıldım!” Sharon Sala – Arka Kapak

       Serinin sonuna doğru gelmekteyiz maalesef. Ben kitapları okuduğumda serinin bitmesine çok üzüldüm, şimdide yorumlarken hepsini yine elden geçirdim ve bir kere daha bitmesine üzülüyorum. Bu serinin benim kitaplığımda her zaman özel bir yeri olacak,tartışmasız...P.C. Cast yine hayal gücünü ve muhteşem kalemini konuşturup,çok iyi bir hikaye daha kurgulamış. Yine hayal edilesi mekanlar, birbirinden eğlenceli,muzip ve ilginç karakterler,yine aşk ve bu sefer bir de savaş...Hemde tarihteki en önemli savaşlardan biri,Truva Savaşı...
       Bu defa üç tanrıça ile başlıyor Olympos'a yolculuğumuz,Hera, Athena ve Venüs. Konu yine başka diyarlarda işleniyor ki bu en sevdiğim tarafı,hep belirttiğim gibi. Truva savaşı devam etmektedir ve bir türlü sonlanacak gibi görünmüyordur. İşin kötü tarafı tanrı ve tanrıçaların istedikleri gibi sonlanmayacak gibidir. Buna ilahi bir müdahale gerektiğine karar verirler ve bu noktada hikayeye, Oklahama'da yaşayan, psikoloji mezunu olan Kat ile hemşire olan arkadaşı Jacky geçirdikleri bir trafik kazasında hayatlarını kaybederek katılırlar. Ve gelelim kitabın erkek kahramanı Akhilleus'a...Küçük bir çocukken ona iki seçenek sunulur. Ya çok büyük ve ünlü bir savaşçı,yenilmez biri olacaktır,adı tarihe geçecektir ancak 29 yaşını bitirmeden ölecektir. Ya da daha normal bir hayat seçecek ,bir ailesi olacak, mutlu ve huzurlu bir hayatı olacaktır. Ancak annesi vakit yaklaştığında tanrılara ve tanrıçalara gidip kendisine yardım etmelerini ve oğlunu bu kaderden kurtarmasını istemişlerdir. Çünkü Akhilleus Truva savaşındadır ve artık yaşı da ölüm vaktini göstermektedir. Kafa kafaya veren üç tanrıça bunu en iyi modern dünyadan bir kadının çözüm olacağına karar verirler. Akhilleus'un dikkatini savaştan başka bir yöne çekebilecek kadar etkili bir karakter olduğunu düşündükleri Kat'in ve arkadaşı Jacky'nin ruhlarını geçirdikleri kazadan sonra alırlar ve Olympos'ta bir prenses olan başka bir kadının ve onun baş hizmetçisinin vücuduna yerleştirirler. Başka bedenlerde yeniden hayata dönen Kat ve Jacky önce durumu anlamakta zorluk çekselerde görevi kabul etmekten başka şansları yoktur ve tekrar dünyaya dönebilmek için tek şansları budur. Akhilleus'a bir şekilde ulaşırlar ve onu savaştan vazgeçirmek için ellerinden geleni yaparlar. Sonlara doğru yaşanan savaş sahnesi ve ve hikayenin sonu gerçekten çok iyiydi.
Gerçekte belkide Truva savaşında bunlar yaşanmıştır kimbilir diyerek, Truva savaşına da bakış açımı kısmen de olsa değiştirmeyi başardı diyebilirim :)
       Kitabın en keyifli yeri bana göre Kat ve Jacky'nin dostluğu idi. İmrenmemek elde değil,gerçekten böyle dostlarım var mı diye düşündürdü..Akhilleus ise bambaşka bir şekilde gönlümü fethetti,o ürkütücü değişimleri ve dış görünüşü altında çok güzel bir adam varmış kıymeti bilinmemiş. Savaş kısımları nedeniyle belki seride ki diğer kitaplardan biraz farklıydı ama bence olmalıydı da. Yoksa sadece adı değişen tanrı ve tanrıçalarla,modern ölümlülerin benzer hikayelerini okuyup dururduk ki asıl o zaman sıkıntı olurdu. Venüs'ü yine çok sevdim. Aşk Tanrıçası kitabındaki Pea'ye göndermesini de yaptı bu kitapta :)
       Yine çok eğlenerek ve keyifle okuyabileceğiniz,yer yer ürkütücü,düşündürücü ve hüzünlendiren ama sonunu görmeden elinizden bırakamayacağınız kadar iyi bir kitap daha eklemiş seriye P.C. Cast. Kendisini yürekten tebrik ediyorum ve tavsiye etmeye hala devam ediyorum. 08/12/2015
Keyifli okumalar dilerim.
Sevgilerimle...







Orjinal Adı: WARRIOR RISING
Yazar : P.C.CAST / 1960-ABD
Sayfa Sayısı : 383
Yayınevi : PEGASUS YAYINLARI
Yayın Tarihi : 05/2013 – 2. BASKI
Çeviri : GİZEM ONAT
Tür : ROMAN / FANTASTİK

                                                                                                                                    


YAZAR HAKKINDA;
1960 ABD doğumlu yazar P.C. Cast, romantik/fantazi dalında yazdığı kitaplarla öne çıkmıştır. 7 kitaptan oluşan Tanrıça Serisi ile çeşitli ödüller kazanan yazarın en büyük başarısı, kızı Kristin Cast ile birlikte yazdığı “Gece Evi” serisi olmuştur. 2005 yılında kaleme almaya başladıkları seri 12 kitaptan oluşmaktadır. Yazmaya devam eden yazarın “Gece Evi” serisi film hakları Davis film tarafından satın alınmıştır.
Devamını oku »