“Merak
uyandıran,hayat dolu ve son derece ustalıkla yazılmış,nefes
kesen bir roman; aynı zamanda harikulade ve sürükleyici.” The
Guardian
Geçen
yıl okuduğum bu kitap için, şimdiye kadar okuduğum en enteresan
ve garip kitaptı diyebilirim. Kitabın anlatımı alışıldık
kitaplardan çok farklı. Çocuk kitabı gibi yazılmış olduğu
için oldukça anlaşılır olduğu halde okumak düşündüğümden
çok daha uzun sürdü. Yanıltmasın, kesinlikle bu bir çocuk
kitabı değil. İlk defa ölüm meleğinin anlatımıyla yazılmış
bir kitap oluşu en sıra dışı özelliği diyebilirim. Kitabı
bitirdiğimde garip bir ruh hali içine girdim ki o apayrı bir
deneyim oldu. Kitap alırken hakkındaki yorumları okumam genelde.
Beklentilerimin önceden şekillenmesini hatta beklenti içine
girmeyi istemem. Bu kitap tahminimden çok daha fazlasını verdi.
Hem okunabilirlik,hem kurgu,hem karakterler,hem anlatıcısı
bakımından kesinlikle çok özel ve bambaşka bir kitap...
Liesel
Meminger,kardeşi ve annesinin tren yolculuğu ile başlayan hikayede
anlatıcı olan ölüm meleği ile ilk tanışma trende başlar.
Liesel'ın küçük erkek kardeşinin hayatını kaybetmesi
ile...Kardeşi için yapılan cenazede bulduğu kitabı gizlice alan
Liesel'ın kitap hırsızlığı da yine aynı zamanda başlayacak ve
hayatını şekillendirecektir. Annesi Liesel'ı savaştan ve
etkilerinden koruyabilmek adına başka bir aileye evlatlık olarak
verir. Liesel şanslıdır çünkü gerçekten kitaptaki en sevdiğim
karakterlerden biri olan adam babası Hans Huberman harika bir
adamdır. Onlar ailecek Hitler'i desteklemeyen küçük bir kesimin
içinde yer almaktadırlar. Anne ve babası çok farklı ve güzel
bir hayat algısına sahip ama oldukça sıradan insanlardır. Hans,
Liesel'a okumayı öğretir. Bir süre sonra şehirde yapılan
Nazilerin kitap yakma törenindeki bir nazi subayının yaptığı
konuşma Liesel'ı derinden etkiler. Ardından yakılan kitapların
altında bulduğu tam olarak yanmamış bir kitabı gizlice alır ve
eve götürür. Bu arada dev bir kütüphaneye sahip ilsa Hermann
Liesel'ı görür ve ona kütüphanesini açar. Liesel yaşadıkları
bir olay nedeniyle evden kovulur ve bundan sonra gizlice girip
kitapları ödünç almaya başlayacaktır. Babası Hans'ın tanıdığı
olan Max, yahudi bir gençtir ve nazilere yakalanmamak için
saklanması gerekmektedir. Hans onu evlerinin bodrumunda saklar ve bu
süreçte Hans ile Liesel bir çok kitap okuyup birbirleriyle
paylaşırlar. Daha sonra Max evden ayrılır ve bir süre sonra da
evlerinin bulunduğu bölge müttefik kuvvetler tarafından
bombalanmaya başlar...
Hem
savaşa,hem nazilere, hem nazi karşıtı Almanların yaşamlarına
farklı bir açıdan bakabileceğimiz bu kitabın kurgusu ve
anlatıcısı gibi tarzıda çok farklı. Yer yer küçük notlar
olan, ileride olacak olayların önceden anlatılmasına rağmen yine
de ürpererek okumaya devam ettiğimiz bir kitap. Başta garip ve
sıkıcı gelse de konu ve karakterler o kadar iyi işlenmiş ki
kitabı bırakmak mümkün olmuyor. Günlerde sürse okumaya devam
ediliyor. Kitabı ölümün anlatışı, ölümün insanlara ve
yaşamlarına esprili bakış açısı gülümsemeye neden oluyor ve
düşünmeye de... Ölüm,hem kendini, hem işini, hem hayata ve
insanlığa bakışını Liesel'ın buruk yaşamı üzerinden
anlatıyor. Nazi dönemine dair okuduğum kitaplar hep tek taraftan
anlatılmıştı. Burada ise yazar, farklı karakterlerle tüm bakış
açılarını görmemizi sağlıyor ki bu yönüyle de farklı bir
deneyimdi.
Elimdeki
ve yeni basımlarda kullanılan kapakları beğenmediğim için diğer
kapak çalışmalarına da bir göz attım. Ve ben en beğendiğim
iki kapağı sizlerle paylaşmak istedim. Keşke kapak konusunda daha
özenli ve daha seçici olabilsek...
![]() |
Favori Kapağım 1 |
![]() |
Favori Kapağım 2 |
Kitabın
ayrıca 2013 yılında yayınlanmış bir de filmi var. Ben kitabı
okuduktan sonra filmini izledim, filmi kitap kadar etkileyici
bulmasam da yine de beğendim. Önerim her zaman ki gibi önce kitabı
okumanız olur. Tadı çok farklı olacaktır ve hem tarzı hem
anlatıcısı nedeniyle kesinlikle bambaşka bir deneyim olacaktır.
Farklı
bir kitap okumak isteyen herkese mutlaka tavsiye ediyorum ve şimdiden
keyifli okumalar diliyorum...14/12/2015
Sevgilerimle.
Altını
Çizdiklerim;
- “Çocuklar gözlerini zorlayarak okumaya çalışıyordu ve Azrail gibi bir rahibe olan Rahibe Maria’nın etrafında bir hale görüyorlardı. Bu arada; insanların bu Azrail fikrini seviyorum. Orak fikrini seviyorum. Beni eğlendiriyor.”
- “Ölüm beni aldığında,” diye yemin etti çocuk, “yumruğumu yüzünde hissedecek.” Şahsen bundan hoşlanabilirim. Böylesine aptalca bir cesaret. Evet. Bu çok hoşuma gider.”
- “Senden nefret eden bir çocuktan daha kötü tek şey. Sana aşık bir çocuk.”
- “Bu çok güzel bir gün,' dedi Max, paramparça bir sesle. Ölmek için harika bir gün. Bu şekilde ölmek için harika bir gün.”
- “Orağı falan unutun siz. Uzaktan bakınca da yüzüm iskelete de benzemiyor ayrıca. Sadece soğuk günlerde üstüme kukuletalı bir pelerin giyiyorum o kadar."
- “Kelimeler....Neden var olmak zorundaydılar ki...Onlar olmasa bunların hiçbiri yaşanmazdı.”
Orjinal
Adı: The Book Thief
Yazar
: Markus Zusak / 1975 -
Avustralya
Sayfa
Sayısı : 574
Yayınevi
: Martı Yayıncılık
Yayın
Tarihi : 12/2012 -1.baskı
Çeviri
: Selim Yeniçeri
Tür
:
Roman / Tarihi Roman
YAZAR HAKKINDA;
Markus Zusak 23 haziran 1975 Avustralya doğumludur.Üniversitede tarih eğitimi aldıktan sonra 1999 yılında ilk kitabını yayınladı. 1999 ve 2001 yılı arasında yayınladığı kitaplarla bir çok ödül aldı. Daha sonra 2002 yılında The Messenger adlı çalışmasını yayınlayan yazar yine bir çok ödüle layık görüldü. 2005 yılında “The Book Thief” adlı kitabını yayınladı ve bu kitap 30'dan fazla dile çevrilerek yayınlandığı tüm ülkelerde liste başı oldu. Kitap 2013 yılında aynı adla beyaz perdeye aktarıldı. Yazar kitap çalışmalarına devam etmektedir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder